Geçen haftadan beri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yayınlamak üzere olduğu, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmelik taslağını inceliyorum. O kadar çok değişiklik var ki hala tam olarak bitiremedim yorumlamayı. Her baktığımda yeni bir husus gözüme çarpıyor, mevcut Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği'ni tümüyle ortadan kaldırıyor bu taslak ve çok önemli hususlar içeriyor. Sanayi tesisleri, altyapı yönetimleri ve özellikle de Su Kanal İdareleri açısından. Bence bu yönetmelik taslağını bakanlık tüm taraflarla yani odalar, STK'lar, meslek odaları, üniversiteler, sektör temsilcileri, alt yapı yönetimleri, Su Kanal İdareleri ile görüşmeden çıkartmamalı. Tüm tarafları ilgilendiren çok önemli değişiklikler barındırıyor içinde çünkü. Eğer bakanlık bunu tüm tarafların görüşünü alarak sağlıklı bir şekilde çıkartmazsa uygulamada büyük sıkıntıları olan bir yönetmeliğimiz olur elimizde.

Taslak ilk defa MET kavramını, yani Mevcut En İyi Teknikler ifadesini getiriyor, tanımlaması da şöyle: “Kirliliğin bir bütün olarak çevre üzerindeki etkilerinin önlenmesi, bunun mümkün olmadığı yerlerde de en aza indirilmesi amacıyla tasarlanmış emisyon/deşarj sınır değerlerine prensipte temel sağlamak üzere belirli tekniklerin uygulanabilirliğini gösteren, faaliyetlerin ve işletim yöntemlerinin geliştirilmesi sırasındaki en etkin ve ileri aşamayı.” Sanırım tanımlar tercüme olduğu için bu tanımdan bir çok kişinin çıkarım yapması çok zor. Bu tanımın Türkçesi şu demek: Bir sanayi kuruluşu aldığı önlemlere rağmen gerekli standartları sağlayamıyorsa, o takdirde prosesinde, işletmede ve hatta tasarım aşamasında en iyi ve ileri teknolojiyi kullanmalı. Taslakta yine temiz üretim tanımlaması da var. Temiz üretim: Bütünsel önleyici bir çevre stratejisinin ürün, hizmet ve üretim süreçlerine sürekli olarak uygulanması ile insanlar ve çevre üzerindeki risklerin azaltılması olarak tanımlanmış. Tanımlar dediğim gibi çok kötü, anlayabilene aşk olsun. Ancak temiz üretim de MET de sonuç olarak sanayiciye ilave maddi yük demek.
MET’in, AB deki karşılığı BAT (Best Available Technology) En İyi, Uygun Teknolojiler demek Türkçe karşılığı. Bu husus da Avrupa Birliği Komisyonu'nda yayınlanan, IPPC (Integrated Pollution Prevention and Control Directive), Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Direktifinde yer alıyor. 2004 yılında bu husus üzerinde Hollandalılarla çalışma imkanım olmuştu hatta case study olarak da Petkim’in bir tesisini seçmiştik. Ancak maliyetler yüksek çıktığı için uygulaması yapılamamıştı. Sadece proje çıktısı olarak kaldı. Her ne kadar bakanlığın sitesinde MET’lerle ilgili; “MET’lerin, yalnızca bir işletme içerisinde kullanılan teknolojiyi ifade etmediği, bunun yanı sıra işletmenin tasarlanma, kurulma, işletme ve bakım şekline de atıfta bulunduğunun altının çizilmesi gerekmektedir. Bazı MET’ler, sağduyudan kaynaklanan basit sonuçlar olup herhangi bir yatırım gerektirmemektedir” ifadesi yer alsa da özellikle mevcut tesisler için uyumlaştırma maliyetlerinin oldukça yüksek olacağı bir gerçek.

8 Haziran 2012 Cuma Günü TOBB Ankara'da bu konuda yapılan bilgilendirme toplantısında, bakanlığın sitesinde yer alan ifadeler aynen şöyle:
IPPC Direktifinin uyumlaştırma maliyetinin 14 milyon EURO olduğu, bu maliyetin IPPC Kapsamına giren proseslerde Mevcut En İyi Tekniklere göre yapılacak iyileştirme maliyeti olduğu (AB Çevre Faslı Açılış Kriterinin) karşılanmasına yönelik hazırlanan Kapsamlı strateji Belgesinde yeraldığı üzere )
Ülkemizde yaklaşık 4500 IPPC kapsamına giren işletme bulunmaktadır. Bu 2012 verileri, bu sayı son 5 yılda artmış da olabilir. Bu maliyetlerin AB den karşılanması hayal ediliyordu, ancak gelinen nokta da AB ve özellikle Almanya ile olan ilişkilere baktığımızda şu an için bu çok da olası görünmüyor. Acaba bakanlıktaki arkadaşlarım bu taslağa en iyi teknolojileri ve ileri arıtma, temiz üretim ifadelerini koyarken bu maliyetlerin tamamını tesis sahiplerinden mi çıkartmayı planlıyor?
Su Kirliliği Kontrolü Yönetmelik taslağı bir yandan MET’leri getirirken, diğer yandan da termik santrallerin soğutma sularına, su havzalarında bulunan bazı tesislere ve birtakım sektörlere öyle Arıtma muafiyetleri getiriyor ki, tam bu ne lahana bu ne turşu dedirtecek cinsten. Konu çok kapsamlı, tartışılması gereken çok detay var. Sanayi odalarına, TOBB’a, STK’lara, meslek odalarına, altyapı yönetimlerine önerim; taslağı çok iyi incelettirip, bakanlıkla sektörel bazda istişare toplantıları yapılmasını talep etmeleridir.
Bu vesileyle Bodrum ve Çeşme gibi tatil beldelerimiz başta olmak üzere (!) kullanma suyuna erişebildiğimiz, temiz denizlerde yüzebildiğimiz nice sağlıklı bayramlar dilerim.