Geçtiğimiz Pazartesi İklim Değişikliği haftası dolayısıyla, Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği (ESİAD)’ın konuğu, Enerji Diplomatı ve Stratejisti, The Bosphorus Energy Club’un Kurucusu ve İcra Başkanı Mehmet Öğütçü idi. Öğütçü konuk konuşmacı olduğu toplantıda, Türkiye’de ve dünyadaki enerji stratejilerini çok açık ve detaylı bir şekilde anlattı.
Öğütçü’nün anlattıkları özetle şöyleydi;
“Tarih boyunca bir enerji türünden diğerine doğru salındık, ama bugüne kadar hiç enerjisiz kalmadık, bundan sonra da kalmayacağız. Yepyeni ya da mevcutların doğaya daha az zararlı kullanımına imkan veren, maliyetleri ucuz, verimlilikleri giderek artan farklı enerji yakıtları geliştiriliyor. Son 20 yılda dünya enerji görünümü hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği hız ve kapsamda değişime uğradı. Çin ve Hindistan’ın başını çektiği OECD dışı dünyadaki enerji talep patlaması nedeniyle- diğer alanlardaki güç kaymasında olduğu gibi - artık enerji de batıdan doğuya akıyor, Bugün enerji kıtlığı değil hemen hemen her ticari yakıt türünde enerji bolluğu olgusu yaşanıyor. Milyarlarca doların yatırıldığı enerji altyapı tesislerinde kapasite fazlalığı var. İspanya’da LNG tesislerinin sadece yüzde 20’sı kullanılabiliyor. Ukrayna’nın muazzam doğal gaz depolama tesisleri boş yatıyor. Elektrik üretimi talebin oldukça üzerinde. İletim hatları beklemede. Maliyetler, fiyatlar düşüyor. Yüzen LNG tesisleri, gazi elektriğe çevirip kablolarla iletim, Arktik bölgesi, Avustralya, Doğu Asya, Doğu Akdeniz, Afrika gibi yeni arz bölgeleri enerji haritasında kendisini gösteriyor.
ABD’nin kayagazı ve petroldeki liderliği, yeni ve geleneksel ihraç pazarları paylaşım mücadelesine katılması, piyasa belirsizlikleri, fiyat kırılganlığı, yatırımların fosil yakıtlardan yenilenebilire kayması, çevre ve iklim değişikliği kaygıları, aşırı regülasyonlar, döviz ve ticaret manipülasyonları, enerji-su-gıda güvenliği ve benzeri faktörler hem hükumet karar alıcılarını, hem de iş dünyasını ciddi şekilde zorluyor. Riskleri çoğaltırken hesapta olmayan yeni fırsatlar yaratıyor. Ülkeler de şirketler de artık eskisi kadar kolay hareket edemiyor.
Yenilenebilir dünya enerjisindeki payı, 2016 itibariyle, hidro hariç yüzde 8. Geçen yıl küresel elektrik üretimindeki büyümenin yüzde 40’i yenilenebilirden geldi. Özellikle de güneş enerjisinden. Bu oran, Türkiye’de yüzde 7.7 rüzgar, yüzde 33,6 hidro, yüzde 1.1 jeotermal. 3,098 santralın toplam 80.5 GW’lik kurulu güçte yenilenebilirin payı yüzde 43 civarı ama gerçekte elektrik üretiminin - çoğunluğu hidro olmak üzere - sadece yüzde 32.2’si. 10 yıl önce yüzde 25 idi. Bu hızla giderse yüzde 50'yi aşabilir.
Türkiye'de nükleer enerjinin enerji arz kaynakları arasına dahil edilmesi, artan elektrik enerjisi talebinin karşılanması ve ithal yakıtlara bağımlılıktan kaynaklı risklerin azaltılması bakimindan elzem görülüyor. Uc proje üzerinde çalışmalar sürüyor: Akkuyu, Sinop ve Trakya’da henuz yeri tam seçilmemis olan santral. İlk iki proje dorder adet reaktör ünitesine ve toplam 9 bin 280 megavat kurulu güce sahip olup işletme ömürleri 60'ar yıl. Akkuyu santralinin ilk ünitesinin 2023 yılı sonuna kadar işletmeye alınması planlaniyor. Sinop santrali projesinde ise zemin etüt ve fizibilite çalışması ile ÇED çalışmaları sürdürülüyor.
İklim değişimini yavaşlatma çabaları - tüm uluslararası girişimlere rağmen - yakın zamanda pek sonuç verecek gibi değil. Nükleer santraller yenilenebilirden sonra en gözde 21inci yüzyıl yakıtı olacak, ama 10 yılda işletime alınan 25 milyar dolarlık dev reaktörler yerine nükleer denizaltılardan esinlenerek yapılan mini reaktörler, nükleer atıkları yeniden yakıta çeviren teknolojiler konuşuluyor.”
Özellikle nükleer ile ilgili bilgiler, İklim Haftasında Çevre ve Geleceğimiz açısından çok da iç açıcı olmadı ama Sn. Öğütçü Enerji stratejisti ve bu konuda Uluslararası düzeyde çok dolu ve deneyimli biri. Onun söyledikleri tabii ki sadece bunlarla sınırlı değil. Aslında 15 sayfaya yakın bir metni var. Ancak bu sayfaya hepsini sığdırmak mümkün değil. Daha sonraki yazılarımda da zaman zaman sizlerle paylaşacağım. Örneğin, “Hem Türkiye, hem de Ege bölgesi için geleceğe dönük gerçekçi, sürdürülebilir bir enerji stratejisi geliştirebilmek için sadece kendi kaynaklarımızı, gereksinimlerimizi değil aynı zamanda dünya enerjisinde yaşanan köklü oyun değiştirici gelişmeleri, onların yansımalarını da çok iyi anlamak, hesaba katmak gerekir” deyince, ESİAD Başkanı Sayın Fadıl Sivri de Ege Bölgesi'nin de YEKA kapsamına alınması gerektiğini, bu yönde talepte bulunacaklarını söyledi. Öğütçü de bunun çok doğru bir girişim olacağının altını çizdi.İzmir ve Ege Bölgesinin YEKA kapsamına alınarak Yenilenebilir Enerji yatırımlarının önünün hem ekonomik hem de bürokratik anlamda açılması gerektiğine inanıyorum. Umarım önümüzdeki gelecekte enerjide baş aktör Yenilenebilir olur; umut etmek istiyorum tüm aksi stratejilere rağmen.