1964 yılında baba toprağı Erzurum’dan İzmir’e geldiğimde henüz 4 yaşındaydım.  Çocukluk yıllarımda her yıl ortalama üç ay okul tatilinde bölgeye giderdik. Burada iki dedemin bulunduğu Erzurum ve Eleşkirt’te yaz tatilini geçirirdik.  Lise çağlarından itibaren buradaki büyüklerin ölümü veya göç etmesi sonrasında bu ritüel aksadı. Gidememeye başladık. 
Geldiğimizde Balkan göçmenlerinin yaşadığı Çamdibi’ne yerleşmiştik. Buradaki göçmen olmayan tek aile bizdik sanıyorum, ya da çok az aile vardı. Dolayısıyla benim Erzurumlu olma hislerim giderek çok kültürlü bir anlayışı kabul etmem ile farklı bir yöne evrildi.

Çamdibi’nde başladığımız öğrencilik dönemindeki siyaset merakı ise bizi bambaşka bir yolculuğa da çıkardı. Bizim için iyi insan, ülkesini seven insan, yoldaşlığı iyi olan insan ön plana geçti. 

Yiğit Erzurumlu

Bizim aile siyaseten her yelpazeden bireylerden oluşurdu. Biri ağır irtica yanlısı olmakla birlikte çoğunluğu sosyal demokrat insanların varlığı dikkat çekerdi. Yıllar sonra bir aile bireyi hariç tüm aile Erzurum’dan göç etmişti. Bizler küçükken Erzurum denildiğinde Mustafa Kemal Atatürk, Nene Hatun, milli mücadele, yiğit insanlar kavramları vardı. 

Zaman içerisinde bu kavramlar üstelik “dini bütün yurttaşlar” yerine siyaseti dinci olan insanlar noktasına geldi. Yani siyasal islamın kalesi olarak görülmeye başladı. Bu nedenle de Erzurum ilk üniversitelerden birisine sahip olmasına karşın bu ülkede hak ettiği noktada hiçbir zaman olamadı. 

Aday dövmeyi, şiddeti insani değerlere tercih eder oldular. Ramazan ayında turistik ziyaret yapılamayan, kadınların istediği gibi çarşıda pazarda hareket edemediği bir kent. 
Rahmetli ağabeyim Erzurum’da üniversitenin üçüncü sınıfında okulu bırakmak zorunda kalmıştı. Bugün durum o günden farklı değil. 

Kentin düzgün insanlarını sindiren, bir avuç çapulcu ile masum çocukların yüzünü gözünü kana bulayanların at koşturduğu bir kent. Bu tavırların belediye başkanlarınca tahrik edildiği bir kent. Bu tavırların polis tarafından durdurulamadığı bir kent.

Yazıya başlarken o fotoğrafa bakıp, “Zavallı çocuk bu kanlı görüntünün travmasını nasıl atlatır” diye düşündüğüm oldu. Ama derin düşününce o çocuğun zavallı olmadığını, zavallı olanların ise bizler olduğunu fark ettim.

Çocuk sana ne yaşattıysak o Vandallar adına özür dilerim. Bir gün mitinge gittiğinde ellerinde çiçeklerle istediğin kişiyi destekleyebileceğin günleri görmeni ben de isterim.