Deri bir serüvendir. İnceltilmiş deri olan parşömen, tıpkı deride olduğu gibi bin yıllar boyu söz konusu serüvenin hep içinde olmuştur. Romalılar, parşömene adını, Bergama’dan esinlenerek vermişlerdir

Değişik hayvanların yüzülmeleri sonucu elde edilen ham deri, bin yıllar boyu belli amaçlar için işlenmiş, ürüne dönüştürülmüştür. Anadolu coğrafyasındaki geçmiş ele alındığında, 10 bin yıl öncesinde Konya Çumra Çatalhöyük’te yaşayan avcılar; etinden, sütünden yararlandıkları hayvanların derisini işleyerek bedenlerine sarmışlar, giyim malzemesi olarak değerlendirmişlerdir. Bugün Ankara’daki Anadolu Uygarlıkları Müzesi’nde sergilenen duvar resimleri on bin yıl öncesine ilişkin bu bilgiyi gayet net biçimde aktarır. Dolayısıyla derinin Anadolu’daki serüveninin on bin yıllık geçmişinin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çatalhöyük’ü izleyen yerleşik ya da geçici tüm uygarlıklar da deriyi bir biçimde değişik amaçlar için değerlendirmişlerdir. Bu serüvende Selçuklu, ardından Osmanlı dönemleri ele alındığında; ham derinin işlenerek değişik amaçlar için ana malzeme biçiminde kullanılması göz kamaştırıcı pek çok ürünün elde edilmesine yol açmıştır.

F

PARŞÖMEN, KAĞIT DEĞİLDİR

Parşömen, çoğu kimsenin bildiğinin tersine kağıt değil, inceltilmiş deridir. Parşömenin ilk çıktığı yer Anadolu olmasa da, antik çağda, Bergama’da geliştirilmiş, dahası yine o çağın ünlü kütüphanesi, tam 200 bin adet parşömen kitaptan oluşmuştur. Parşömenin Bergama’da gelişmesinin öyküsünün başında, Mısır’dan gelen papirüsün artık gelmez oluşu, karşılığında yerine geçecek malzeme arayışıdır. Parşömene bu adı veren Romalılar ise Bergama adından esinlenmişlerdir. Parşömenin Bergama’da geliştirilmesinin önemi Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın şu tümcesinde yatar: “Bergama kağıdının icadı Gutenberg’in basımevini icadı kadar, belki de daha da önemlidir. Zaten papirüs ile basımevi icat edilemezdi. Parşömen sadece bir kağıt değildir. Aslına bakarsanız kitabın, cildin, yaprakla sayfanın icadıdır bu!”

İsmail Araç

PARŞÖMENE GÖNÜL VEREN İKİ İSİM          

İstanbul’da faaliyet gösteren Kare Deri firmasının kafa dengi iki ortağı parşömene gönül vermiş iki arkadaştan oluşuyor. Parşömeni değişik amaçlar için ana malzeme olarak kullanmalarının yanı sıra, ününü Anadolu’dan alan bu ürünün tanınması için yoğun çaba harcıyorlar. Kare Deri firması ortaklarından Ahmet Kurt ve Ahmet Ok ile firmayı ve parşömeni konuştuk.

 

•       Kare Deri firmasının özgeçmişini özetler misiniz? Deri işlemeyle ilgili kök nereden geliyor?

•       Kare Deri, 2004 yılında Ayşen Taşkent Ekmekçi ve Ahmet Kurt tarafından kuruluyor, İstanbul Nişantaşı’nda kadın çantası üretimi ve satışı yapmaya başlıyor, aynı yılın ikinci yarısında Ahmet Ok’un katılımıyla ürün yelpazesine parşömeni ekliyor. 2009 yılında Ayşen Ekmekçi’nin özel sebepler dolayısıyla ayrılmasıyla iki ortak olarak devam ediyor, aynı yıl Türkiye çapındaki müze dükkanlarına yapılan ürünlerle ve 2012 yılında başlayan yurt dışı satışlarla parşömen, firmanın ana ürünü haline geliyor. Firma kurucularından Ahmet Kurt bilinen en az beş kuşaktır derici bir aileden geliyor. 1953’te Bulgaristan’dan  gelen Hayrettin Kurt, Türkiye’deki ilk tabakhanesini Kazlıçeşme’de kuruyor. 1975 yılında  şimdiki Çorlu Organize Deri Sanayine taşıyor. Oğlu Ahmet Kurt, 1970’li yıllardan itibaren çalışmaya başladığı fabrikanın yönetimini 1996 yılında devralıyor.

Ahmet Kurt

•       Kare Deri firmasının iki ortağı Ahmet Kurt ile Ahmet Ok hakkında özet bilgi verir misiniz?

•       1973-1979 yılları arasında İstanbul Erkek Lisesi’nde yatılı okurken başlayan tanışıklık, 1985 yılında arkadaşlığa, 2004 yılında iş ortaklığına evriliyor. Ahmet Kurt, 1960 İstanbul doğumlu, Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. Evli, bir kız babası. Ahmet Ok, 1962 Bandırma doğumlu, Boğaziçi Üniversitesi Makina Mühendisliği mezunu. Evli, bir kız babası.

•       Çorlu kökenli, İstanbullu firma olarak adını Ege’nin ilçesi Bergama’dan alan parşömenin üretimine yoğunlaşmanızın öyküsünü aktarır mısınız?

         Almanca rehberlik yapan Ahmet Ok, Bergama’da, gruplarına parşömenin öyküsünü anlatırken, parşömenin tam olarak ne olduğunu merak ediyor ve Ahmet Kurt’a soruyor. Bir deneyelim, diyerek yola çıkıyorlar, yurt dışından örnek parçalar getiriyorlar ve çeşitli kitaplarda arkeolojik bilgi kazıları yapıyorlar. Mısır’da, papirüsün de yüzyıllarca yok olup, 1960’lardan sonra tekrar hayata döndürülmesi, benzer bir şeyin burada da yapılabileceğini düşündürüyor ikiliye.

A-2

PARŞÖMENDEN YAPILAN EŞYALAR

•       Kare Deri olarak parşömen işlemenin dışında ana malzeme olarak kullandığınız parşömenden neler yapıyorsunuz?

•       Deriden yapılan hemen hemen her şeyi parşömenden de yapmak mümkün. Tarihte de eldivenden, koşum takımlarına, seyahat çantalarına kadar bir çok şey yapılmış. Üzerine yazılabilmesi, resim yapılabilmesi, ışıkla çok iyi ilişkisinin olması, hiçbir parşömenin diğerinin tıpatıp aynı olmamasının  getirdiği dekoratif avantajlar parşömenin üstünlükleri. Parşömen, öncelikle bir sanat malzemesi. Mithat Şen’in tasarımlarını, Ahmet Çoktan’ın kat’ı eserlerini zevkle ve gururla seyrediyoruz. Türkiye’de, Turizm Bakanlığı uhdesinde olan yetmişi aşkın müze dükkanına kitap ayracı, defter, yazı seti gibi parşömenden mamul ürünler veriyoruz. Aynı şekilde Koç Müzesi, Sabancı Müzesi, Brüksel Magritte Müzesi gibi bir çok özel müze dükkanında da ürünlerimiz var. Parşömenden kadın çantaları üretiyoruz, bizden başka yapana şimdiye kadar rastlamadık. Son dört yıldır hazır veya proje bazında duvar panelleri yapıyoruz. Yurt dışında Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Vietnam’da mobilya üreticilerine, Almanya ve Japonya’da deri satıcılarına parşömen ihraç ediyoruz. Tabii, internet Amazon, Etsy,  Ebay vb artık herkesin kullandığı iyi işleyen pazar yerlerini de saymamız gerekiyor.

E

•       Anadolu coğrafyasının ürünü parşömene değer verilmesi hakkında neler söylersiniz?

•       Belki bunu kurumlar ve kişiler olarak ikiye ayırmak lazım. Bakanlık, belediyeler bizim etki edemediğimiz yerler. Belki daha organize olmak lazım. Kurumların işleyişi farklı. Biz pek anlayamıyoruz. 2005 yılında Ahmet Kurt, Hürriyet gazetesinin Kelebek ekine verdiği bir röportajda diğer çalışmalarımızın yanı sıra parşömen projemizden de söz etmişti. Bunun üzerine Bergama Kaymakamlığı’ndan ve belediyeden davet aldık. Bergama’ya geldik, gerek kaymakamdan, gerek belediye başkanından büyük ilgi gördük. Yerel gazeteler, röportajlar yayımladı. Hatta ulusal gazetelerde de haberlerimiz çıktı. Parşömeni, Bergama’da nasıl hayata döndüreceğiz, müze yapacağız vs. üzerine düşünmeye koyulduk. İstanbul’a döndüğümüzde; ‘Acaba yanlış mı yaptık, erken mi davrandık, bu kadar büyük bir şeyin altından nasıl kalkacağız?’ diye endişelendik. Sonrası malum. 2006 yılında Macit Gönlügür; BERKSAV Başkanı olunca, onunla birlikte çalıştık. Bu işe gerçekten çok emek verdi. Ama Macit Bey’i kurumlar değil kişiler tarafına koyuyorum.

            Almanya’da bir müşterimiz bizden A4, A5 boyutlarında kesilmiş parşömen alıyor. İnternet sitesinde perakende satışın yanı sıra bazı öğretmenler öğrenci sayısı kadar ısmarlıyormuş. Parasını okul mu karşılıyor, öğrencilerden mi alınıyor bilmiyoruz. Ama kişisel çabalar kıymetli. Bergama’da da yerel üretim yapan arkadaşların bazı okullara bedelsiz verdiğini biliyorum. Bu kâr maçı gütmeden eğitim amaçlı ülke çapında yaygınlaştırılabilir.

GÜNÜMÜZDE SIKLIKLA KULLANILIYOR

•       Üretim konunuzla ilgili yurt dışı parşömen üretimiyle fuarları yakından izliyorsunuz. Bu konuda bilgi verir misiniz?

•       Parşömen aslında oldukça dar bir pazar. Öncelikle neye parşömen diyoruz? TDK’nın tanımladığı gibi yazı yazmak, resim yapmak için özel hazırlanmış deri olarak tanımlarsak, bu kalitede üreten az. Üretim tarzını esas alırsak, tabaklanmamış, gerilerek kurutulmuş gibi, o zaman Pakistan, Hindistan, Endonezya’daki diğer üreticileri de sayabiliriz. Yine de az alıcı, az satıcı olduğu söylenebilir. İngiltere’yi, özel koşullarından dolayı bir kenara bırakırsak, 15’inci yüzyılda kağıdın Avrupa’da yaygınlaşmaya başlamasıyla yavaş yavaş azalan parşömen üretimi, yine de lamba, aydınlatma, diploma, değerli belge olarak ikinci dünya savaşı sonuna kadar devam edebiliyor. Parşömenin tekrar üretilmesi 90’lı yılların sonu, 2000’lerin başı. Dolayısıyla Amerika, Almanya gibi ülkelerde bizim gibi seri parşömen üretenler de bizden daha eski değil. 2010-2020 arasında, pandemi başlangıcına kadar, pazarda belirgin bir büyüme yaşandıysa da bu durdu. Biz büyümenin, devam etse bile, hızlı olmayacağını öngörüyoruz. Parşömen pahalı bir malzeme, öyle de kalacaktır. Deriyle kıyasladığınızda üretim esnasında çok kırılgan, çok nazik. Aynı şekilde saklama koşulları daha zor. Şimdilerde, 1920’lerin art nouveau mobilyaların replikalarında veya tamirinde, yatların iç dekorasyonunda, lüks mobilya kaplamalarında sıklıkla kullanılıyor.

•       Kare Deri olarak yıllardır işlediğiniz parşömenin yurt içi ve dışında daha iyi tanınması için çalışmalar yapıyorsunuz. Bu konuda bilgi verir misiniz?

•       Tanıtım için pazarlama faaliyetleri dışında pek bir şey yapmıyoruz. Bizim ürettiğimiz parşömenin büyük bir kısmı yakından dikkatle incelemedikçe kağıttan ayırmak zor. Dolayısıyla ürünlerimizin arkasına bir tanıtım yazısı koymak zorundayız, ki bu ürünlerin kağıt olmadığı, niçin o fiyatlara satıldığı anlaşılsın. Bir kısım parşömeni de kağıttan özellikle ayrılsın diye koyu renkli, çok alacalı bulacalı üretiyoruz ve bunu antik diye pazarlıyoruz. Aslında Ortaçağ kodekslerini hatırlarsanız, çoğu bugün bizim ürettiğimiz beyaz lekesiz parşömen. Hâlâ yetersiz olsa da, parşömenin tanınırlığı yirmi yıl öncesine göre çok arttı. Bunda sizin, bizim, Bergama’da bu işe gönül vermiş arkadaşların, diğer birçok kişinin katkısı var. Hepsine teşekkür ederiz.