Hatırlayanlar çıkabilir belki; şair Veysel Çolak, bir yazısında, “Bir Şehre Hangi Kapısından Girilir?” diye başlık atmış ve öylece İzmir’i anlatmıştı. Ne anlattığının dışında başlık beni cezbetmişti. Şimdi ben de Basmane’yi anlatmaya koyulduğumda hangi kapıdan gireceğimi arıyorum

Aklıma önce Basmane sevdalısı Orhan Beşikçi’nin, gazeteci dostumuz Mustafa Oğuz’u götürüp değişik açılardan fotoğraflarını çektirdiği tarihi Kervan Köprüsü geliyor. Köprüyü ancak meraklıları bilebilir; Yeşildere yoluna dönüşün oralarda bir yerde. Nerdeyse viyadükün altına saklanmış gibidir. Eğildiğinizde size, 'Merhaba' diyecektir. Oysa zamanında bu köprüyü geçmeyen kervan İzmir’e girebilir miydi? Ya da bu köprü olmasaydı, 17'nci ve 18'nci yüzyıllarda bütün dünyayla ticaret yapan, onlara mal satıp oralardan mal alan, bu arada ticari açıdan İstanbul’u geçmiş bir İzmir olabilir miydi?

Yağmurlu Günde Basmane Garı

Delikli demir çıkınca mertlik bozuldu, hesabı; su yolları değişip, gemilerin rotaları kısalınca ticaretin de yönü başka şehirlere kayıyor ve işte bu durum kadim Kervan Köprüsü’nü viyadüğün altına saklanacak noktaya getiriyor. Neylerseniz dünya böyle...

FOTOĞRAFLARINI ÇEKTİLER

2016’da, gazeteci dostumuz Lütfü Dağtaş, “Yavuthanede Yaşam Var” diye şimdi Manisa Akhisar Oteli olan, eski aile evi ya da  kortijo denilen yerde fotoğraf sergisi açmıştı. Gülsin Onay, Genco Erkal, Erden Kıral, Özdemir Nutku, Ataol Behramoğlu, Muzaffer İzgü, Birgül Su Ariç, Ekrem Kahraman, Şenol Tilki, Demir Özlü, Reyhan Abacıoğlu, Sema Barlas, Eray Özbek, Semih Poroy, Leyla Ruhan Okyay, Kemal Özdemir gibi 75 kültür insanımızı oraya götürmüş, fotoğraflarını çekmişti. Fotoğraflarda, Manisa Akhisar Oteli’nde bugün kalan yoksul insanların yanında mekâna ait nesneler; binanın bir odası, avlusundaki yediveren limon ile nar ağacı, kenarda sırı dökülmüş ayna da yer alıyordu. İşte sergi, böyle bir ‘müktesabat’ içeriyordu. Serginin, kortejonun avlusunda açıldığı gün, hep şık galerilere alışık olanlar, çağrıldıkları bu yerde önce şaşırdılar, sonra yapılanın farkına vardılar. Aslında Dağtaş, toplumsal belleğimizi bir yolculuğa çıkarıyordu sergisiyle. Geçmişimizi unutmakla bir yere varamayacağımız konusunu bize hatırlatılıyordu başka bir deyişle. Ya da ben böyle anladım.

Yağmurlu Bir Gün Sonrası Agora Ören Yeri

KORTEJODA KOMÜNAL YAŞAM

Aslında bu semtte; 1425’de İspanya’dan, yine aynı yıllarda Doğu Avrupa ile Rusya’dan göç yoluyla gelen Sefarad Yahudileri yerleşmişlerdi. Kortejolar, içlerindeki yoksul ailelerin toplu halde, ayrı ayrı odalarda yaşadıkları barınma mekanlarıydı. Zemin üstü iki katlıydı kortejolar, yan yana sıralı odalardan oluşurdu. Her bir aile bu odalarda kalmaktaydı. Ortadaki geniş avlu, mutfak ve tuvaletler ortak kullanılırdı. Çamaşır günleri yıkanan çamaşırların serildiği avlular rengarenk olurdu, sabun kokardı. Çocukların oyun alanlarıydı ayrıca. Yaz günleri kadınlarla yaşlılar aile evinin bahçesindeki ağaçların gölgesinde çay içer sohbet ederdi.

Yoksul yahudi ve Türkler bu evlerde kalırdı. Yahudilerin kaldıkları yerler yahudihane ya da kortejo, Türklerinki ise aileevleriydi. Buralarda komünal bir yaşam vardı adeta; çamaşırhane ortaktı, tuvalet ve banyo yerleri kısıtlı ve herkese açıktı.

Yakın dönem İzmirimizin canlı tanığı Tarık Dursun K., “Rıza Bey Aile Evi” romanında yer alan kahramanları Hulusi ve Kemal aracılığıyla Karataş semtinde yer alan bir aile evini romanına konu etmiştir. Bu evdeki yaşam, insan ilişkileri, yaşanan aşklar, sevgiler... Gazeteci Alahattin Gürırmak da; 1960’dan 1980’li yıllara kadar Keçeciler semtindeki aileevinden söz eder. “İzmir’in Unutulmuş Semti: Keçeciler” adlı kitabı, buradaki anılarından oluşuyor. Bu açıdan anılar merak edenler için nerdeyse bir başvuru kitabıdır da aynı zamanda. Gürırmak, 60’lı yıllarda Simav’dan İzmir’e annesiyle gelmiş, tütün mağazasında çalışan annesiyle beraber değişik bir kaç aileevinde 25 yıl yaşamıştır.

İstanbullu Yazae Leyla Ruhan Okyay, Basmane'deki Dönertaş Sebili'nin Işlemeli Mermeri Önünde.

BASMANE’NİN TARİHSEL GEÇMİŞİ

Gazeteci- yazar Yaşar Aksoy, ‘Bir Kent Bir İnsan’ kitabında; Basmane’nin tarihsel geçmişini ele alır. Aksoy, 1800’lü yılların Osmanlı İzmir’inde; şehrin, Frenk Mahallesi olarak adlandırılan Alsancak semtinin geliştiğini aktarır, buna karşın Basmane’nin de içinde yer aldığı müslüman mahallelerinin bundan payını alamadığının altını çizer. İsmet İnönü ve Ferit Eczacıbaşı’nın, bu gelişmeyen semtin hemen yanıbaşında olan İkiçeşmelik’te doğdukları bilgisini de ekler. Semtlerin kaderleri var demek ki...

Basmane’yi yazan şair Şahin Çandır ise, ‘Namazgâh Güzellemesi’ kitabında önce Hisar Camisi imamı olan ama bizim onu şarkılarından tanıdığımız Râkım Elkutlu’dan söz ediyor. Basmane’de doğmuş yaşamış bir sanat müziği ustasıdır cami imamı Râkım Elkutlu. “Ne bahar kaldı ne gül/ Ne de bülbül sesi var/ Aşkın bana bir gizli elem aldu güzel yar” onundur bilindiği gibi. Şimdi böyle her gönüle hitap eden imamlara nasıl da ihtiyaç var!

Basmane Sevdalısı Orhan Beşikçi'nin Konuklara Rehberliği Hiç Bitmez.

Neyse Şahin Çandır ile sürdürelim. Çandır, bu bölgede bir zamanlar harıl harıl faaliyetlerini sürdüren  tütün mağazalarından da söz ediyor. Ege’nin bereketli tarımının bir sonucuydu bu mağazalar. Tütün, incir ve üzüm buralardaki mağazalarda işlenir, öyle piyasaya sürülürdü. Onun için de şehrin her yanından, özellikle kadınlar buralara çalışmak için gelirlerdi. Şahin Çandır, bir tütün mağazasında katiplik yapmış. Yazdığı şiirden iki dize alalım: “Sabahları çıkıverin şöyle bir/ tütün işçilerinin geçtiği yere/ saçları dağınık uyku gözlü kızları.(...) Bulacaksınız.”

Basmane Sokaklarında Duvarlar Renkli, Dönüşler Gizemlidir.

HEY GİDİ GÜNLER!

Benim de Kapılar semtinde olan Karagözoğlu tütün mağazasında bir yaz, yani iki ay çalışmışlığım vardı. 1960’lı yılların sonları olsa gerek. Bantlara dizilmiş kadın işçilerin önüne, depodan tütün balyasını götürmek, biz erkek işçilerin göreviydi. Tezgahlarda yüzlerce kadın, gelen bu balyaları tek tek ayıklar, tütünü ayırırdı. Tütün tozundan çok rahatsız olduğumu, sık sık hapşırdığımı hatırlıyorum. Kadınlar, o halime acıyarak bakarlardı. Ne günlermiş... Peki ya usta yazar Tarık Dursun? Gerisini ondan dinleyelim: “…Tütün, incir ve üzüm mağazaları paydos etmiştir. İtfaiye ve Çankaya taraflarından kadınlarla genç kızlar ordusu sökün etmektedir. Esnaf (...) dükkânlarının önünü çoktan sulamış, ve süpürmüşlerdir bile.  

Ressam Prof.dr. Aydın Ayan, Basmane'de Derkedilmiş Evlerden Birinin Giriş Basamaklarında

… Önce tütüncü kızların tütünle ucuz deodorantlarının; arkasından incir ve üzüm

mağazaları kızlarının yapışkan, prinalı kokuları geliyor. Koklayın, bana hak verirsiniz.”

(Ben Unutmadan s.48)

Ya Basmane’nin Ayavukla Kilisesi, Çorakkapı, Fettah, Mumyakmaz ve Hatuniye camileri...

Emir Sultan Türbesi, Selvili Mescidi, Sadık Bey Oteli, Kılcıoğlu Hamamı... Daha onlarcası; havralar, sinagog ile sokak içlerine ev aralarına sıkışıp kalmış yatırlar, türbeler... Yetmedi, Altınordu Spor Kulübü, koca Agora kazı alanı, yetmedi nerdeyse Osmanlı’ya meydan okuyan Sebatay Sevi Avi... Basmane öyle bir semt ki, neresine dokunsan bir hikâye çıkıyor. O yüzden bu semte gireceğimiz kapıyı şaşırdık!

Lütfü Dağtaş'ın, Basmane Tilkilik'te Ger Kortijo Fotoğraf Çalışmasında Objektifin Karşısına Geçenlerden Birisi De Şair Ataol Behramoğlu Oldu.

Tadımlık

İzmir'de, 13 Mart 1900 tarihinde doğan, 1914 yılında ailesiyle birlikte Atina’ya taşınan, taşındığı güne değin Urla’da yaşayan Nobel Edebiyat Ödüllü şair Yorgo Seferis, 1950 yılının 1 Temmuz günü ziyaret amacıyla İzmir’e bir kez daha ayak basar. Hemşehrimiz şair Yorgo Seferis, anılarını kaleme aldığı, “Bir Şairin Günlüğü’ kitabında (ç. Alova) şu satırları yazar: “(…) Sonra İzmir’e doğru; tanıdık hava, tanıdık görünümü kırların, otların yaydığı o bildik koku. Derken, belleğimde o kadar yer eden, şimdiyse yabancı gelen kentin görüntüsü, yavaş yavaş, geri dönüyor bana. Nasıl ki/ Kalkar, doğup büyüdüğün şehre/ Gidersin bir gece/ Ve bakarsın temelinden yıkılıp yeniden kurulmuş/ o şehir/ Ve yakalamaya çalışırsın geçen yılları/ Onları yeniden bulmanın umudu içinde.”

Akın Ersoy

Agora Ören Yeri Ile Kadifekale Sırtlarındaki Antik Tiyatro'yu Kazan Arkeolog Doç. Dr. Akın Ersoy, Lütfü Dağtaş Için Kortejo Belgeselinde Poz Verenlerden.