Hayat dediğimiz şey yaşamı, dirimi, ömür denen süreci içerir. Memleketim Antep’te, doğduğum kasaba Oğuzeli’nde hayat denince akla “avlu” gelirdi. Gece ay’ı ve yıldızları izlediğimiz göğe açılan o güzelim “hayat”lar da  yok artık!    

 ***

Ünlü Rus yazar Tolstoy, yaşam sözcüğünün gerçek anlamı dışında kullanılmasını, çevrenin dışında kalan bir kürenin varlığını kabul etmeye benzeterek eleştirir. Tolstoy, yaşamın durdurulamaz süreklilik olduğunu dile getirir. Birden hayat üzerine, yaşam üzerine başladım yazmaya. Çünkü hep içindeyiz yaşamın. Şiir de yaşamın bir özeti değil mi sanki?

Metin Altıok’un Kanadı Kırık Bir Akşamı’na konuk olursak eğer, şu sözleri duyarız: “Yarın farklıdır bugünden, / Adı değişir hiç olmazsa. / Kara bir suyu /Geçiyoruz şimdilerde / Basarak yosunlu taşlara. / Sen bugünden yarına / Birazcık umut sakla.”

***

Geçtiğimiz günlerde kitaplığımı karıştırırken elime geçti Nurettin Çetindor’un, “Hayat Yarınını Bilmez” kitabı. Anılarından öyküler olarak adlandırdığı bu kitabı için 2005’de TRT-2’de hazırladığım kitap izlencesine  konuk etmiştim Nurettin Tekindor’u. Söyleşmiştik. İncelikle yanıtlamıştı sorularımı. Bu kitabı da imzalamıştı bana. Sonrasında karşılaşamadık. Ancak 17 Ocak 2024 günü, sanal ortamda ölüm haberinin duyurusunda buluştuk. Yaşam böyle işte. Bir akış, bir telaş, bir serüven, bir oyun… Sezgi, beklenti, varsayım, öngörü, önyargı, olasılık…  Bir bakıma yarınını bilmeden… Evet “hayat yarınını bilmez Nurettin ağabey” dedim. Anılardan bir bölümü paylaştım kendimle. Yıldızlar yoldaşın olsun, ışıklarda uyu diye seslendim.

 

'SAĞIR SOBA'

Mehmet Erdül, 1946 Manisa doğumlu. Hava Harp Okulu'nu 1967’de bitirdi. 1978’de Silahlı Kuvvetlerden ayrıldı. Bülent Ecevit ile birlikte Arayış Dergisi'nin sahipliğini, Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptı. 1994’de  ESHOT Genel Müdürlüğü’nden emekli oldu. Yayımlanmış 11 kitabı bulunuyor. Bunlardan birisi de 'Sağır Soba'ydı. Soykırımlar ve kıyımlar üzerine araştırmalar yapan, yayımlayan yazarlardan biri oldu.

“Siyaset sağır, siyasilerin büyük bölümü duymaz, duymazlıktan gelir durumda. Yerel yöneticilerin durumu farklı değil. Kimi siyasetçilerin söylediklerini kendi kulakları duymuyor. Bir gerginlik politikasıdır sürüp gidiyor. Sosyal devlet yapısı sallanıyor. Türkiye’de bir şeyler sağır soba gibidir. Adaletin sağır soba konumuna düşürülmesi acı vericidir. Geç kalmış adalet ne ısıtır ne yakar. Sadece acı verir.”

Sonra ne mi oldu? O da 78 yaşına ererken, terkediverdi bu dünyayı, sağır sobasına ilençlenerek…

İSMAİL OLGAY

TRT İzmir Radyosu’nun sesiyle, yorumuyla, kişiliğindeki saygın duruşuyla tanınan, sevilen ses sanatçısı İsmail Olgay’ın (1959, Bergama) bu yazıya son noktayı koyarken ölüm haberini aldım. Her gün tanıdıklarımızdan, sevdiklerimizden, değer verdiklerimizden, sanat, yazın, bilim, basın, kültür  emekçilerinden ayrılmak ne acı!

Haklısın Nurettin Tekindor Ağabey; “hayat yarınını bilmiyor” ne yazık ki!