1 Mayıs sabahı saat 7.00’de kalktım. Hoş, gece de pek keyifli sayılmazdı.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanıyım ancak aklım fikrim 1 Mayıs sabahında, internet haber sitelerinin o meşhur tık savaşlarında.
Meslektaşlarım bilir, belli oranları yakalayamazsanız haber sitesi olarak devlet desteği alamazsınız ve bir süre sonra bu durum yerel basını kilitler.

Zar zor ayakta tuttuklarımızı da kaybetmemek için gece gündüz mücadele ediyoruz.
Türk basınının bugünkü tablosunda, ‘Son Mohikanlar’ gibi yüksek oranda istihdam sağlayan yerel kuruluşların ayakta kalması dahi zaten başlı başına mucizeyken gelen her darbe ciddi yara veriyor. Don Kişot gibi mücadele için kılıcı nereye sallayacağımızı bilemez hale geldik.  
"Nasıl oldu, bu ‘tık’ kaos ortamına neden düşüldü?" gibi sayfalarca yanıt verebileceğimiz konuları bir yana bırakıyor, çözümler üretmeye çalışıyoruz.
Hiç olmazsa eldeki istihdamı kaybetmeyelim!
Ardından gün iyice ışıyor,  1 Mayıs için alana iniyoruz.
Bu yıl coşkunun artıyor olması içimizi açıyor.  Tertip Komitesi başta, emek harcayanları yürekten kutluyorum.
Çalışma zemininin bu kadar yıprandığı, bozulduğu bir süreçte etik, ilkeli bir mücadele alanı bulmanın kıymeti bilinmeli.  
**
Zaman, güçleri birleştirerek daha güçlü olmanın yollarını arama zamanı.
Tek istediğimiz; insan onuruna yakışır; eşit, adil, refahın eşit paylaşıldığı, fikir ve basın özgürlüğünün karabasan olmadan yaşandığı bir düzlem.
Barış içerisinde yaşam ve çalışma hakkı, hepsi bu!!
Bireysel taleplerin, bireysel kırgınlıkların, küçük anlayışların ötesine geçebilmek için gücü bölmeye değil, yükseltmeye ihtiyaç var.
Bugün yazdığı yazı ile risk alan, basın kuruluşlarının yaşaması için mücadele eden, basın kuruluşlarını ayakta tutmak için çabalayan, gazetecilik mesleğini alın teriyle var eden herkes basın emekçisi.  
Biz basın emekçileri, sesimizi duyurmak için alanlarda olmaya devam edeceğiz.
Çünkü özgür değilseniz her türlü mücadelenin özünü yitirirsiniz.
Üzerinde durduğumuz zemin delik deşikken, tek başına yürümenin ‘hiç’ olmak anlamına geldiği iyi bilinmeli.
İşte bizler emek mücadelesini öyle sözle, içi boş klik ve tavırlarla değil, yürek çarpıntılarıyla, bir engeli aşıp diğerine takılıp düşmeden yol almaya çalışarak veriyoruz.

Başta basın emekçileri olmak üzere, tüm emekçilerin çabalarının karşılığını alabildiği, omuzlarımızda yükselteceğimiz bir dünya ve Türk basını için dört koldan birbirine tutunarak verdiği mücadeleyi elbette sürdüreceğiz.

Tüm emek verenlere selam olsun!