Dünya ve çevre gündemi o kadar yoğun ki, 7-18 Kasım 2016 tarihleri arasında Marakeş’te gerçekleşen COP22 (BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 22. Taraflar Toplantısı) Uluslararası İklim Toplantısı'nı yazmaya fırsat olmadı.Aslında Marakeş toplantısı bir önceki yıl Paris’te yapılan COP21’in uygulamasına yönelik bir yol haritası oluşturma toplantısıydı. Paris Anlaşması’nda yer alan uyum, şeffaflık, teknoloji transferi, azaltım, kapasite geliştirme ve kayıp zarar konularındaki öncelikler tartşıldı. Ülkeleri düşük karbon ekonomisine cesaretlendirme, “Evrenselliği yeniden keşfetme” ve Paris Anlaşması’nın onaylanması zirvenin temel tartışma konularıydı.197 farklı ülkeden gelen diplomatlar ile beraber 2 hafta boyunca Paris İklim Anlaşması’nın nasıl uygulanacağı, uygulama kurallarının neler olacağı tartışıldı. Marakeş Eylem Bildirgesi olarak adlandırılan dokümanı 190 ülke imzaladı. Bu dökümanı imzalayan ülkeler iklim eyleminin önceliği konusunda tüm dünyanın dikkatini çektiler.
COP22'de alınan kararlara bakacak olursak;
- Paris Anlaşması’nın en kritik maddelerinden biri uzun vadeli dekarbonizasyon planları idi. COP22’de bu alanda da gelişmeler yaşandı. Trump’ın seçildiği gün, “Sera Gazı Azaltımı benim gündemimde değil!” açıklamasına rağmen ilk uzun vadeli planı sunan ABD oldu, ayrıca Almanya, Kanada ve Meksika da planlarını açıkladı. ABD 2005 yılını referans alarak 2050’ye kadar yüzde 80 emisyon azaltımı hedeflerken, Almanya ise 1990 yılını referans alarak yüzde 80 ile yüzde 95 oranında emisyonlarını azaltmayı vaat etti.
- Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü’nün (IEEFA) COP’tan hemen önce yayınladığı bir rapor, fosil yakıt şirketlerinin hisse değerlerinin düşüşte olduğunu ve temiz enerji yatırımlarının küresel olarak artışta olduğunu göstermişti. Paris Anlaşması’nın reel ekonomide başlattığı bu dönüşüm, Marakeş COP22 sırasında da ivme kazandı. Zirve sırasında piyasaları etkileyen birçok gelişme yaşandı.
- COP22 sırasında zirveyi takip eden özel sektör kuruluşlarından da net bir mesaj çıktı: Düşük karbon ekonomisine geçiş yaşanmakta ve artık geri dönüşü olamaz ve şirketler ile yatırımcılar bir an önce bu dönüşümü hızlandırmak istiyor. Google, Apple, Goldman Sachs ve başka Wall Street bankaları dahil olmak üzere, 360’tan fazla şirket, başkan seçilen Trump’a ABD’nin Paris Antlaşması taahhütlerini devam ettirmesi için çağrıda bulundu.
- Gelişmekte olan 48 ülke, sera gazı emisyonlarını ciddi ölçüde azaltmayı ve yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçmeyi taahhüt etti. Bangladeş, Etiyopya, Filipinler ve birkaç ülke daha, 1,5°C hedefine paralel olarak 2050 yılında ‘sıfır karbonlu’ olma hedefini paylaştı.
- Afrika, yenilenebilir enerji girişimi başlatacak. 2020 itibariyle kıtada 10 GW ilave yenilenebilir enerji kapasitesi olması hedefleniyor.
- Gelecekteki emisyon salınımlarını azaltmak için ivedi önlemler alınması gerektiği kararı alındı. Ülkelerin mevcut iklim planlarının ortalama sıcaklık artışını 1.5 ° C'ye kadar koruyacak güçte olmadığı açıktır. Paris Anlaşması'nda ülkeler bu hedefleri, 2018 yılında gözden geçirmeyi kabul etti.
- Hem kendi iklim planlarını uygulamak hem de halihazırda ülkelerinde yıkıcı bir etkiye sahip olan iklim değişikliğinin etkilerini ele almak amacıyla yoksul ve savunmasız ülkeleri destekleme kararı alındı ve bu ülkelere finansman konusunda destek olunması için taahhütler verildi.
- Önümüzdeki beş yıl için bir çalışma planı şekillendirildi. İklim değişikliğinin etkileri nedeniyle hali hazırda kayıplara ve zararlara uğramış ülkeler için pratik çözümler görüşüldü.
- CVF (Kırılgan Ülkeler Forumu) ülkeleri; ulusal niyet beyanlarını 2020 yılından önce güncelleme kararı aldı. Ülkeler en kısa sürede (2030 ile 2050 arasında) yüzde100 yenilenebilir enerji hedefine ulaşma taahhütü verdi.
Sonuç olarak küresel sıcaklık artışını 1.5 C derecede sınırlamak için ortaya konan Paris Anlaşması'nın yürürlüğe girmesiyle Marakeş’te ortaya çıkan gelişmeler neticesinde özellikle Türkiye gibi ülkeler, ulusal iklim politikalarını, sürdürülebilir yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği yatırımlarını destekleyecek, kömür ve diğer fosil yakıtları önceliklerinden uzaklaştıracak şekilde gözden geçirmelidir. Bu, yalnızca iklim değişikliğiyle mücadele için değil, aynı zamanda Paris sonrasındaki küresel trendi yakalayarak kalkınma fırsatlarını elde etmek için de önemlidir.