AKP iktidarının sonunun yaklaştığını ve sürecin giderek hızlandığını destekleyen çok önemli bir yazı yayımlandı, geçtiğimiz hafta. Türkiye'ye büyükelçi olarak atanan eski Senatör Jeff Flake’in göreve başlamasından hemen önce, Washington Enstitüsü Türkiye Direktörü Soner Çağaptay imzasıyla Foreing Affairs’ta çıkan yazıda, ülkemizdeki durum değerlendirildikten sonra, ilginç bir çözüm yolu önerilmiş. Senaryoya göre, muhalefet Erdoğan'a, kendisi ve ailesinin işlediği tüm suçların affedilmesine karşılık, iktidarı devretmesini teklif edecek; yapılacak anlaşmanın garantörü Ordu olacak, ABD ve Avrupa Birliği anlaşmayı baltalamaya çalışanlara yaptırım tehdidinde bulunacak, özetle…

***

Planın ‘barışçı’ olması, ülkede çıkabilecek karışıklıkları ve çatışmaları önlemeye çalışması ne kadar güzelse, ordunun siyasete çekilmesi ve yabancı ülkelerin sürece müdahil olmaları o kadar kötü ve kabul edilemez. Peki, yazı neden çok önemli? Çünkü, 2008’de yazılan ve 2023’e kadar Türkiye’de gelişebilecek olayları öngörmeye çalışan, Washington/Stockholm kökenli Central Asia-Caucasus Institute tarafından hazırlanmış, “‘İki Kutba Ayrılmış’ Bir Türkiye için Beklentiler: Laik ve Üniter Bir Gelecek mi?” başlıklı 78 sayfalık raporun sonlarındaki üç senaryoyu akla getiriyor…

Büyük oranda gerçekleşen ‘Daha Muhafazakar Bir Türkiye’ başlıklı ilk senaryoda, Erdoğan’ın 2014’te cumhurbaşkanı olacağı, 2019’da yeniden seçileceği (2018’de gerçekleşti) öngörülmüş.

‘Demokratik Uzlaşma’ başlıklı ikinci senaryoda, şaşırtıcı bir nokta atışı yapılmış: Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığından istifaya ‘ikna edileceği’ (rapordan bir buçuk yıl sonra seks kaseti ile gerçekleşti) ve yerini Kılıçdaroğlu’nun alacağı tahmin (!) edilmiş. ‘Dindar muhafazakar burjuvaziye, güneydoğudaki Kürtlere ve ayrıca sağ eğilimli laiklere hitap eden bir merkez sağ parti’ kurulacağı da yer alıyor, bu senaryoda.

‘Askeri Yönetimin Geri Dönüşü’ başlıklı üçüncü senaryo ise akla önce 15 Temmuz darbe girişimini getiriyor; içinde ‘yeni bir anayasa’ hazırlanması ve ‘Ilımlı İslam’ın çıkarlarına hizmet etmediğini anlayan ABD’nin, yeniden laik alternatifi değerlendirmesi’ bölümleri dikkat çekiyor.

***

ABD eski başkanlarından Franklin D. Roosevelt’in “Siyasette hiçbir şey tesadüfen olmaz. Olmuşsa, öyle planlanmıştır” sözleri ışığında, 2008 tarihli bu raporla, Çağaptay’ın yazısını birlikte değerlendirirsek, “ABD birinci senaryodan ikincisine yumuşak geçişi mi hedefliyor?” sorusu geliyor akla. “Hem Türkiye’nin hem ABD’nin çıkarlarına uygun olan bu geçiş nasıl sağlanacak?” diye sorarsanız… Bilemem… Ecevit’in yanındayken, koalisyonu bozup, Erdoğan ve AKP’yi başa getiren; Kılıçdaroğlu’nun yanındayken, Ekmeleddin’i aday gösterip, Erdoğan’ı cumhurbaşkanı seçtiren; Erdoğan’a yönelik olumsuz söylemlerden 180 derece dönerek, Tek Adam Rejimi’nin gelmesini ve Erdoğan’ın yeniden seçilmesini sağlayan Bahçeli, Erdoğan’ı bırakmaya ‘ikna’ edebilir, örneğin. 180 derece daha dönerek, turu tamamlayabilir.

***

“Biz ne yapabiliriz?” derseniz… Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Cumhuriyet Gazetesi’nde Işık Kansu’nun hazırladığı yazı dizisinin, 5 Ocak tarihli sonuncusunda, öncelikli hedefi bir tümcede özetlemiş: “Seçmeni tıpış tıpış değil, şevkle, heyecanla ve umutla sandığa götürecek ve ona sahip kılacak; yenilgiye değil, yengiye alışık, genç, dinamik, güven veren ve karşı ittifaktan bile oy alabilecek inanılır ve güvenilir, kamuoyu araştırmalarıyla belirlenecek bir ortak adaya ihtiyaç vardır.”

Özetle, Atatürk’te birleşerek, kendi senaryomuzu kendimiz yazmalıyız. “Neden aday Kılıçdaroğlu olmamalı?” sorusunun yanıtı yukarıda. ‘Demokratik uzlaşı’ için benim Cumhurbaşkanı adayım, en az yüzde 65 ile kazanacağını tahmin ettiğim Mansur Yavaş…