Çoğunluğun aksine, en başından beri CHP’nin Meclis’te kurulan Komisyon’a katılmasının daha doğru olduğunu düşündüm. Nedenini mesleğimden yola çıkarak anlatayım…

Kansere yakalanmış bir hastada, en uygun tedavinin saç dökülmesi gibi bazı yan etkilere sahip bir ilaç olduğunu düşünelim… Hekim hastasına bu tedaviyi neden tercih ettiğini, yan etkilerini; cerrahi, radyoterapi gibi diğer seçenekleri neden önermediğini, herhangi bir tedavi uygulanmazsa neler yaşanabileceğini anlatır.

CHP’nin Komisyon’a katılmasına karşı olanlar, CHP’nin katılımının süreci meşrulaştıracağını, yani hastanın saçları döküleceğini söylüyorlar ve haklılar. Ancak katılmaması durumunda nelerin olabileceğini göz ardı ediyorlar… Ayrıca, Türkiye’de son zamanlarda neredeyse hiçbir şey meşru zeminde ilerlemiyor ve Cumhur İttifakı’nın böyle bir derdi yok!

Özgür Özel’in başa geçmesiyle üzerindeki ölü toprağını atan CHP, aktif bir siyasetle gündemi belirliyor, sık yaptığı mitinglerle meydanları dolduruyor, yapılan yanlışları ve haksızlıkları anlatarak oylarını arttırıyor. Komisyon’a katılmama şeklindeki pasif bir eylem, bu parlayan ateşi söndürebilirdi.

CHP’nin Komisyon’a katılmasına karşı olan milliyetçi dostlarımızın çoğu, DEM Partisi’nin tümüyle Cumhur İttifakı ile işbirliği içinde olduğunu düşünüyorlar. CHP’nin son başarısında Kent Uzlaşısının önemli rol oynadığını, Cumhur İttifakı’nın ‘Süreç Süreci’ ile bu uzlaşıyı kırmaya çalıştığını, Erdoğan’ın ‘Türk-Kürt-Arap Birliği’ ile oluşturmaya çalıştığı ‘İttifak’ iddialarına ve ‘Ümmet’ yaklaşımına DEM Parti’den hızlı ve kesin bir yalanlama gelmesini göz önüne alarak, bu görüşe katılmıyorum.

Yıllardır oynanan emperyalist oyunun etkisiyle, Türkiye’deki milliyetçi kesimin önemli bölümü, Atatürk’ün milliyetçilik anlayışından oldukça uzakta ve bunun farkında değil. 1980 öncesi ihtilal yapabilmek için ülkeyi sağ ve sol olarak bölenler, son yıllarda ırk ayrımını körükleyip, Kürtleri kullanarak ülkeleri bölmeye çalışıyorlar. Irak ve Suriye’de bunu başardılar; sıra İran ile Türkiye’ye geldi. Sadece bu gerçek bile CHP’nin Komisyon’a girmesini zorunlu kılıyor.

CHP Komisyon’da Hangi Tezleri Savunmalı?

Tabi ki, CHP’nin temeli olan 6 Ok’u, yani Atatürk’ün tezlerini; özellikle de Atatürk Milliyetçiliğini… Özgür Özel’in geçtiğimiz perşembe günü Sözcü TV’deki röportajında şu sözlerini çok beğendim: “Ben o çok milliyetçilik taslayanlardan çok daha milliyetçiyim, çünkü ben Atatürk milliyetçisiyim.” Yıllardır anlatmaya çalıştığım tam da bu...

Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı hangi ırktan, hangi soydan gelirse gelsin, insanların barış içinde birlikte yaşamalarını amaçlayan vatanseverlik (patriyotizm) anlayışını öne çıkarır. Laiklik anlayışı ise farklı din ve mezheplere, inanç biçimlerine sahip insanların bir arada uyum içinde yaşamalarını, ibadetlerini özgürce yerine getirmelerini hedefler. Yani her ikisi de ‘bölücü’ değil birleştiricidir. Bölerek yönetmeyi hedefleyen emperyal güçler, Atatürk’ü aşırı milliyetçi (nasyonalist) ve din düşmanı olarak göstermeye çalışmışlar, Atatürk karşıtı hainlerle işbirliğine gitmişler, zamanın koşullarına göre son derece ‘demokrat’ olmasına karşın, onu ‘diktatör’ olarak göstermeye çalışmışlardır.

Sonraki söylemlerinde şunları da söyleyebilir, Özel: “Ben dindar geçinenlerden çok daha dindarım; çünkü Allah ile kul arasına girmem, kul hakkı yemem, yalan yere şahitlik yapanlarla işbirliği yapmam. Tıpkı benim gibi ‘Laiklik din hürriyetinin teminatıdır’ diyen ve İsrail’in yayılmacı politikasına karşı çıkan Necmettin Erbakan Hoca, bakın öğrencisi Erdoğan hakkında neler demiş?” diyerek, YouTube’da yer alan bu videoların dindar halkımıza ulaşmasını sağlayabilir; Komisyon’da Yeniden Refah Partisi ile işbirliği yapabilir.

Bu sürecin nasıl sonuçlanacağını bilmem ama şu öngörülerde bulunabilirim:

Cumhur İttifakı’nın DEM Partisini yanlarına çekmek için geliştirdiği ve Öcalan’ı kullandığı bu süreç, CHP ile DEM Partisi’nin yakınlaşmasına ve teröre bulaşmamış Selahattin Demirtaş’ın öne çıkmasına yol açabilir.

Sorunlar ancak CHP iktidarında ve Atatürk’ün çizdiği yolda çözülebilir.