Ahtapotun kollarının uzandığı İzmir’de tutuklanan önceki Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’in savunmasına göre heybede turp değil, ‘iyi niyet’ var! Mal beyanının ortada olduğunu söyleyen Soyer’in ifadesinde en çok ilgimi çeken bölüm şurası: “Dünyayı anlamaya başladığım gençlik yıllarımdan itibaren sahip olmakla, olmak arasındaki farkı öğrendim ve sahip olmanın bitmek bilmez hırsına kapılmayıp, ‘olmak’ın sonsuz erdemlerine kavuşma hedefiyle yaşadım.”
Soyer’in bu sözleri, 30 Eylül 2024’te yazdığım “Sahip olmak mı, yoksa ‘olmak’ mı?” başlıklı yazımı anımsattı. Yazıya gençliğimde okuduğum Erich Fromm’un ‘Sahip olmak veya olmak’ ve benzeri kitaplardan nasıl etkilendiğimi ve bazı başarılarımın ardından nasıl cezalandırıldığımı anlatarak başlamışım. Türkiye’de hiçbir başarının cezasız kalmadığı ve cehenneme giden yolun iyi niyet taşları ile döşeli olduğu kesin; Soyer’in başına gelen de bu…
Soyer’in bugün yaşadıklarıyla karşılaştırılamaz ama ben de 20 yıl önce benzer bir suçlamayla karşı karşıya kalmıştım. “Yıllardır açılan kentsel dönüşüm ihalelerine kimsenin katılmaması nedeniyle sürgit sonuçsuz kalan kentsel dönüşüm hedefi aynı yolu takip etseydim bugün benim ifademin alınmasını gerektirmeyecekti” diyen Soyer’i işte bu yüzden çok iyi anlıyor ve hak veriyorum. Zaten sistem, dürüst ve çalışkan insanları öğütme üzerine kurulu…
Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde rektör yardımcısı olduğum dönemde, birçok spor tesisinin kurulmasına ve yenilenmesine ön ayak olmuş, sıra çok eskimiş, atlama kuleli 50 metrelik olimpik havuza gelmişti ve paramız kısıtlıydı. Havuzun 2005’teki Universiade oyunlarına dahil edilip, yenilenmesi teklifimizi İzmir Büyükşehir Belediyesi kabul etmedi ama yılmadım. Organizasyonun başına geçen AKP’li Taha Aksoy’u ikna ettim. Çıkartılan Universiade Kanunu uyarınca ihaleliyi hızla sonuçlandırdık, müteahhit tesisi zamanında ve başarıyla yaptı. Normalde, zamanın 2 trilyon lirasına mal olacak tesis için üniversite sadece 400 milyon TL harcamış, Universiade 110 milyon TL katkı yapmıştı. Manisa’ya kazandırdığımız tesis için takdir beklerken, önce yerel bir gazete ‘ihaleye fesat karıştığı’ haberini yaptı, ardından halen dostluğumuzun sürdüğü, zamanın Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Sait Gürlek, “Hocam, hakkınızda imzasız mektupla bir ihbar var, ifadenizi almamız gerekecek” dedi, nazikçe. “Tabi Başsavcım, ama bir ricam olacak” dedim, “Apandisit ameliyatına girdiğinizi düşünün; cerrah için basit, sıradan bir şeydir ama siz tedirginsinizdir. Ben de şu anda o durumdayım” dedim, gülümsedi. Kısa bir sohbetin ardından ifademi aldı; zaten gazeteye bu konuda dava açıp, tekzip yayınlatmıştık ve olay kapandı. O havuzdan 20 yıldır öğrencilerimiz ve Manisalılar yaralanıyor, çocuklar tramplenle atlamayı öğreniyorlar… Şanslıydım, çünkü ‘hukuk’ denen bir şey vardı Türkiye’de, o yıllarda.
“Olmak, olgunlaşmak ve yetkinleşmek yolunda, sahip olmaktan veya unvanlardan vazgeçebilmek, gereksinim duyanlara yardım edebilmek, toplumsal çıkar uğruna kendi çıkarlarından vazgeçebilmek gerek…” diye yazmışım geçen yılki yazımda. 2023’te Sevgili Tunç’un desteğiyle ve Avrupa Pediatri Birliği işbirliğiyle Ekonomi Üniversitesi’nde gerçekleştirdiğimiz Çocuklar İçin Güvenli Gıda Sempozyumu’nun sponsorlarını, Hatay’lı depremzedelere yardıma yönlendirmiştik. Başta Rotary 2440. Bölge ve Mavişehir Rotary Kulübü ile 1020 çocuğa anorak ve bot yardımı toplayınca Tunç’u aramış, “Senden bugüne kadar bir şey istemedim, bu çocuklar için bir şey yapabilir misiniz?” diye sormuştum. “500 bot da bizden” dedi ve ‘sahip olmak’ değil, ‘olmak’ yolunda 1520 çocuğumuzu sevindirmiştik…
Şikâyetin Büyükşehir Belediye Başkanımız Cemil Tugay tarafından yapıldığı söylentisi, bu operasyonun amaçlarından birinin, araları iyi olmayan Tugay ve Soyer’i birbirlerine düşürmek olduğunu düşündürüyor. Her ikisi de dostum ve aralarındaki sorunda Tugay’ı daha haklı buluyorum. Soyer tutuklu iken Tugay’ın ona dost eli uzatması harika olur; CHP’ye de bu yakışır.
Tunç Soyer sizin de mektubunuzu bekliyor, adresi: Buca Kırıklar F Tipi 1 Nolu Cezaevi Koğuş B/63
Paylaşmanız dileğiyle...