Yıl 2021.
Muğla'nın Marmaris ilçesindeyiz. "Anadolu Buluşması - Yerel Medya Çalıştayı" var. Çalıştayın dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katıldığı bölümde konuşmacıyım.
Tesadüfe bakın ki, hayli kısa bir süre önce Resmî Gazete’de tasarruf tedbirleri yayınlanmış, akla tasarruf olarak ilk maddelerde gazete alımlarının durdurulması gelmiş. Her dönemde ayakta durmakta zorlanan yerel basın için bu yeni ve büyük bir darbe. O yıllarda satış fiyatı 1-2 TL olan gazetelerin alımlarından vazgeçerek, belediyeler büyük tasarruf sağlayacak!
Sezar’ın hakkı Sezar’a, birçok muhalif ve hatta iktidar partisine mensup belediye tasarruf kararlarını ya zamana bıraktı ya da farklı formüller yaratarak yerel basına bir nebze de olsa bu desteği kesmedi.
İlk kim kesti? Kararname yayınlanır yayınlanmaz ertesi gün yazı göndererek gazete alımlarından ilk kim vazgeçti?
İşte o çalıştayda şöyle konuştum:
“Sayın Genel Başkan. Ne güzel yerel basının sorunlarını dinliyorsunuz. Ve ne diyorsunuz; ‘Biz iktidara gelince yerel basını güçlendireceğiz, destek olacağız.’ Keşke öyle olsa. Ama umudumuz yok. Yerelde iktidarda olduğunuz yerlere bakın. Bırakın destek olmayı, ilk köstek olan sizin kimi belediyeleriniz olabiliyor. Hatta iktidar, tasarruf tedbirlerini yayınlar yayınlamaz ertesi gün sabah gazete alımını ilk kim kesti biliyor musunuz? Sizin ‘Topuklu Efe’ dediğiniz, cesareti ve dirayetiyle öne çıkarmaya çalıştığınız belediye başkanınız. Üstelik rica etmemize rağmen, yerel gazetelerden 30-40 adet gazete alımını anında, ertesi sabah kesti.
Şak, tak. Yani Sayın Genel Başkan, basına destek, özgür basın mücadelesi ‘Öyle biz iktidara gelince sırtınızı sıvazlayacağız’ demekle olmuyor...”
Cesarete bak! Kılıçdaroğlu’na en sevdiği başkanlarından birini şikâyet etmek ve bu şekilde! Ertesi değil, aynı gün kıyamet koptu... Dört yandan salvolar. Bazı dostlar “ağzına sağlık” derken, bazı da belediyeye yakın dostlar resmî açıklamalarda bulundular. Hatta bazı içimizden yakın dostlar (!) diplomatik dil kullanmamakla eleştirdiler. Orada benim verdiğim örnek, 1 TL’lik gazete alımının kesilmesi değildi. Tarza, üst bakışa, “basın özgürlüğünde mangalda kül bırakmayanların” anında nasıl vazgeçtiklerine, kamu gücünü basının üzerinde kumanda gibi gördüklerine dair küçük bir örnekti. Topuk cesaretinin nereye kadar gidebildiğinin ipuçları.
Onun dışında Aydın’la ilgili onlarca haber yapıldı. Usulsüzlük, yolsuzluk kokularının ağır geldiği ifade edildi.
Dört yıl geçmiş. Kanal patladı. 24 yıldır aynı partiden güç alarak “kişisel kariyerinde” uçuş yaşayan belediye başkanı, bir şeylere kızmış, yalnız bırakılmış ve şimdi kendini iktidarın serin sularına attı. Gerisi tarihin işi. Bizler gözlemlerimizi, yanlışlıkları yazmaya, söylemeye devam edeceğiz. Ama açık ki, siyasi tarih bu dönemi hayli renkli yazacak. Birbirini satmalar, kendini bitiren egolar, büyük yolsuzluklar, akıl almaz hukuksuzluklar ve eşi az görülen siyasi tuzaklara karşı devasa dönüşler... Ne diyelim, olgusal gerçeklere ışık tutarak tarihe tanıklık etmeye çalışan biz gazetecilere büyük sabır, güç ve dirayet dileyelim.
*******************
İNSANA DEĞER VERMEK DEYİNCE İZMİR BABA...
15 Ağustos, İzmir’in unutulmaz değeri, kent emekçisi, bir vefa çınarı Sancar Maruflu’nun ölüm yıldönümü. Resmî, yarı resmî anmalarda zaman geçince cümleler genellikle bürokratik sözcüklere bürünür. “Unutmayacağız, sahip çıkacağız” gibi.
Sanırım istisnaları aslında yaşarken ne yaptığınız, neyi başardığınız değil, hangi his ve samimiyetle yaklaştığınız oluşturuyor. Bazı meslek büyülerinde, kent sembollerinde bu duyguyu en yalın haliyle hissediyorum. Şadan Gökovalı, İsmail Sivri ve Sancar Maruflu... Üçünü de anarken içim ısınıyor, içtenliklerini, insana, doğaya, canlıya verdikleri değeri hissediyorum.
Sancar Baba da bunu hissetmemek mümkün mü? İzmir’in ölüsüne, dirisine sahip çıkardı. Tanıdığım Türkiye’de yaşamış en iyi halkla ilişkilerciydi. Samimiydi, çünkü büyük küçük herkese değer verirdi.
Bir kente ömrünü verdi, bu kent de onu yürekten sevdi. Sevilmek için büyük işler yapmak, üst düzey makamlara gelmeye çalışıyorlar ya... Oysa gelinebilecek en üst makam, yüreğinde sevgiyle anılmak.
Sancar Baba, İzmir’in ruhunda tam o makamda huzurla yaşıyor.