Hafta içinde İstanbul’dan gelen değerli bir dostumla Odun Köftesi yemek için Salihli’ye kadar uzandık. Malum, Salihli, Ege Bölgesi’nde bulunan Manisa’nın bir ilçesi… 98,6 kilometrelik yolu yaklaşık 90 dakikada alırken Manisa’nın üzümü, Kemalpaşa’nın kirazından ve de siyasetin gündeminde ilk sıraya oturan para politikalarından da bahsedemeden geçemedik… Sanırım bugünlerde iktidar partisinin 31 Mart Seçimleri öncesi halkın önüne oyalama taktiği(!) ile attığı maaş zamlarını da yol boyu konuştuk.

Yani halkın her gün çektiği “para sıkıntısı” gibi  bizde 30 lirayı aşan dolar ve 33 lirayı aşan euro ile aldığımız emekli zamlarımızı mukayese ettik.

Ah! Para, sen nelere muktedir bir şeysin derken yolumuzun 85,5’inci kilometresinde gözüme ilişen Sart yazılı tabelayı dostuma göstererek, işte zurnanın zırt dediği delik burası diyerek arabayı sağa çektim. Ona daha önce de gezip gördüğüm Sardes hakkında şu bilgileri aktardım: Burası tarihte ilk paranın basıldığı ve günümüzde UNESCO  Dünya Mirası Geçici Listesi’ne giren Sardes Antik Kenti’dir…

* * *

Evet paranın ilk basıldığı yerde, ülkemizin gündemine oturan parasızlık, pahalılık, yokluk, açlık, hırsızlık ve vurgun kimi şarkılara bile giren konulardan bahsetmemek olmaz gibi geldi bana! Takdir edersiniz ki, bunlar benim şahsi savaşım olsun istemem. Ben, her gün yazılı, sözlü ve görüntülü basında çıkan bu ve bu gibi haberleri konuşan vatandaşlarımın yerine kendimi koyarak empati yaparak bu köşeme alıyorum… İşte tarihte ilk paranın basıldığı kent Sardes’te Merkez Bankası Başkanımız Gaye Erkan ve babası hakkında çıkan söylentileri hatırlamayacak mıyız?

Basında çarşaf gibi serilen “Dara düşen kredi kartına sarıldı./Kredi  çeken yok kart borcu çok./Ev sahibi kiracı kavgaları ve cinayetleri” konuşup empati yapmayacak mıyız?  

Uzaya gönderdiğimiz ilk Türk astronot için sarf edilen meblağ için “uçtu, uçtu kim uçtu” diye çıkan söz ve karikatürleri konup empati yapamayacak mıyız?

* * *

Para… Para… 

Sakıp Sabancı yazdığı bir kitapçıkta para için şunları söylemiş: “Para başarının mükafatıdır.  Başarılı olmak ve para kazanmak için reçete verilmez. Reçete ile para kazanılmaz. Para kazanmak için yaşanmaz. Yaşamak için para kazanılır.”

Peki “asrın oyunu futbol”da da durum pek farklı değil. Hep para gündemde değil mi?

Futbol müsabakasına başlarken bile orta hakem havaya para atıp yazı-tura yaptırmıyor mu?

Benim 67 yıllık gazeteciliğimde orijinim Spor Yazarlığı olduğu için bu konuda da paraya değinemeden geçemedim.

Şöyle Dünya Futbol Şampiyonalarına göz attığınızda en belirgin özelliğinin aşırı sertlik olduğunu görürsünüz. Dünyanın en ünlü futbolcularının bile sert oynadığını görürsünüz.  Zaman zaman eski Roma gladyatörlerini aratmadılar!  Bunun nedeni şuydu: Hepsi kazanmak istiyordu; hem de ne pahasına olursa olsun! Futbolda centilmenliği, başta yöneticiler ve politikacılar olmak üzere herkes unutmuştu. Amaç tekti: kazanmak…

 Öyleyse ben de bu yazımı şu fıkra ile noktalayayım:

Para daima para

Bir ağır sıklet boks şampiyonu yolda saldırıya uğramış.  Karşısına çıkan iki haydut cebindeki Cüzdanlarını almışlardı. Boksör de hemen karakola gidip durumu şikâyet etmiş . Komiser sormuş: “Kaç para vardı cüzdanda?”

“100 lira.”

"Haydutlar güçlü, kuvvetli miydiler?”

 “Yok sinek gibi adamlardı.”

"Peki bu koca gövdenle nasıl baş eğdiniz onlara? Yumruklarınızı işletseydiniz ya!”

"Cüzdanım yüzünden’’ diye cevap verdi boksör. “Bu kadar az para için dövüşseydim menajerlerim neler demezdi bana?”