Zaman hızla geçiyor ve biz sadece bakakalıyoruz ardından. Ancak kayıplarda, hastalıklarda hatırlıyoruz dün gibi olan anları, anıları.

Sevdiklerimizin, ailemizin yaşlanabileceğini hiç aklımıza gelmiyor oysa… Sanki benim çocukluğumdaki yaşta kaldılar. Sanki o güzel günler hiç bitmeyecek. Ve gördükçe yaşlandıklarını kabul edemiyorum. 
Oysa hayat döngüsü tam olarak başladığı yere doğru dönerek sonlanıyor. O güç, kudret her şey tersine evrilerek, en başta başladığımız yere geliyoruz. 
Nereden geldi bu düşünceler diyeceksiniz. Orta yaş bunalımı diyebiliriz. Genel geçer son aylarda yaşadığım bu. Yaş aldıkça artan kaybetme korkusu, kalp ağrısı. Fakat bu defa anneannemin hastalanma haberini almam tokat gibi vurdu bu gerçeği. 
O benim çocukluğum, hayatımın en temiz kısmı. 
Dedem gittiğinde bir kısmı gitmişti çocukluğumun, o kalan kısmı. 
Artık yaşlandı. Evet, yaşamın kuralı bu. Ama benim kalbim asla bunu kabul etmiyor. Benim için hala o zor koşullarda ‘of’ demeden çiftçilik yapan, ailesinden başkasını gözü görmeyen, çok sevdiğim inek hayvanıyla tanışmamı sağlayan, yaz aylarını özlemle bekleme sebebim, koca dünyanın yükünü o küçücük omuzlarına taşıyan anneannem. 
Köy evinin içinde ekmek hamurunu oyunlarla öğreten, inek sağmanın inceliklerini hiç sıkılmadan anlatan, saymakla bitiremeyeceğim anıların, öğretilerin mimarı, yanına koşa koşa gittiğim anneannem. 
Yoktan var etmeyi kendine şiar edinmiş Anadolu’nun o güçlü kadını.
Kendi okuyamamış ama üç kızını okutmuş, kendi öksüz büyümüş ama tüm aileye anne sevgisini, şefkatini sonuna kadar yaşatmış, insanlık için önemsiz ama benim her şeyim. 
Çocukluğumun şahane günlerinin sahibi, bütün güzel anılarımın, geçmişimin en güzel, en saf yanı. 
Onsuz bir hayat düşünemiyorum bile. Zihnime onun olmaması ihtimali hiç yok. Elbet yollarımız bir yerde ayrılacak ama ben hiçbir zaman buna hazır olamayacağım. 
O yüzden biraz hüzünlüyüm bugünlerde. 
Hayat koşturmasının içinde kıymetini bilemiyoruz ne sevdiklerimizin ne zamanın. 
O yol ayrılana, o gün gelene kadar sevdiklerimize daha sıkı sarılalım. 
Ne demiş Sezen Aksu; 
Ah o yazlık sinemalar, kapı önü akşamları
Saksıda son sardunyalar, avluda el yazmaları
Ah ne kahraman, ne cesur… Ne güzel çocuklardık
Her yeni günü ümitle, nasıl kucaklardık
Ah kaldırımlar biliyor, bir devir muhteşemdik
Güz güneşinden hüzünlü, ilk yazdan şendik