Seçimden önceki Cuma günüydü. Akşamüzeri  bir toplantıdan çıktığımızda bir yerlerde bir şeyler yemeğe karar verdik.

Seçimden önceki Cuma günüydü. Akşamüzeri  bir toplantıdan çıktığımızda bir yerlerde bir şeyler yemeğe karar verdik.  Masada dört kişiydik ve hepimiz şu ya da bu şekilde siyasetle ilgilenmesi gereken mesleklere sahip kişilerdik.  Zaten öyle olmasak da konu ister istemez dönüp dolaşıp siyasete ve tabii ki iki gün sonraki seçimlere gelecekti.  Öyle de oldu. 
Arkadaşlar genellikle, Sn. Meral Akşener’in negatif tavrının CHP’ye oy kaybettireceğini, Sahaya  bütün gücünü yansıtan başta Sn. Cumhurbaşkanı olmak üzere cumhurbaşkanlığı kabinesinin etkisi ile  AKP’nin  bu seçimden de çok az kayıpla başarılı çıkacağını savundular. 

Ben ise tam aksi düşüncede olduğumu, Sn. Özgür Özel’in kurgulamış olduğu stratejisi  gereği almış olduğu riskli kararların  kamuoyunca beğenileceğini ve CHP’nin patlama yapacağını savundum.  Düşüncemin temelinde yatan,  Sn.Özgür Özel’in stratejisi  olarak gördüğüm unsurları da şöyle sıraladım.

1.    Sn. Özel’in en riskli kararı ama stratejisinin temeli kamuoyunun yıllardır yüzünü görmekten bıktığı, yeniye ve yeniliklere kapalı  siyaset taifesini sahneden indirerek yerine pırıl pırıl, her biri son derece iyi  eğitimli, gençleri belediye başkan adayı olarak sahneye çıkartması oldu. 
Bu genel halk kitleleri arasında o kadar beğenildi ve kabul edildi ki, o dönemde siyaset erbabı ile kamuoyu arasında büyük bir uçurum oluştu. Siyaset cazgırları  kulislerde             “ acemilerle bu yol yürünmez, bunlar bir şey başaramaz “ deyip “ Ah Kılıçdaroğlunu erken mi gönderdik “ diye dövünürlerken ,  halk genç Özgür Özel ve gençlerden oluşan aday kadrosunu bağrına basıyordu.
2.    Başta Sn.Özgür Özel, Sn.Ekrem İmamoğlu ve  Sn.Mansur Yavaş olmak üzere  bütün belediye başkan adayları stratejinin ikinci ayağı olarak daima  BARIŞ DİLİ kullandılar. Bölmeden ayrıştırmadan, tehdit etmeden  sadece CHP’lilerin değil tüm  diğer  partilerden seçmenlerin de oylarına talip olduklarını, ayırmadan, ayrıştırmadan herkese eşit hizmet götüreceklerini vurguladılar.
Bu kamuoyunda son derece olumlu etki yarattı ve seçimde de karşılık buldu. 
3.    Sn.Özgür Özel, Sn.Ekrem İmamoğlu ve  Sn.Mansur Yavaş  bu seçimin lokomotif unsurları olarak çıktıkları kürsülerde, daha önceden kendilerine yapılan sataşmalara çoğunlukla cevap  vermediler,  veya  bir başka tercih olarak aynı sertlikte cevap vermediler. Bunu bir iletişim stratejisi olarak kullandılar.
4.    Yine CHP genel merkezinden gelen talimatlar doğrultusunda olduğunu tahmin ettiğim bir başka stratejik  davranış kalıbı da  tüm adayların tamamiyle  şatafat ve gösterişten uzak  kampanya çalışmalarıydı. Hemen hiçbirisi öyle yüzlerce siyah arabalı, çakarlı, bol klaksonlu konvoylar kurmadılar. Öylesine halkın arasına karıştılar. Esnafla, gençlerle, emeklilerle el ele  bir kampanya dönemi geçirdiler
Ben işte bütün bunları göz önünde tutarak ve tabii ki  gençlik kesiminin eğilimlerinin farkında olarak, ekonominin   ve  emeklinin durumunu da göz ardı etmeden  ve bunlara, şatafatlı arazi araçları üzerinde kampanya yürütenlerin ne denli eleştirildiğini,   iktidarın bilinen  söylemini, çeşitli  kentlerde gençlik konserlerine, eğlencelere izin vermeyen anlayışın gençler üzerindeki etkisine dair ön görümlerimi de ilave ederek  CHP’nin patlama yapacağını  tahmin etmiştim. Nitekim aynen  tuttu.
Şimdi CHP’nin işi daha zor. Bu başarıyı sürdürmenin de stratejisinin oluşturulması, planlanıp yürütülmesi gerek.