Hatırlarsınız, geçtiğimiz yıl Türkiye'nin iki farklı şehrinde, iki farklı kedi vahşeti yaşanmıştı. Birisi Eskişehir'de bir üniversite öğrencisinin, kedisini bıçakla deşerek öldürmesi ve bu vahşeti kameraya alarak sosyal medya hesabından tüm Türkiye ile paylaşması olayıydı.
Bir diğer vahşet ise İstanbul'da yaşanmıştı. Fatih'de bir kadının iki yavru kediyi tekmeleriyle ezerek öldürmesi, Mobese kameralarına yansımış, görüntüler tüm Türkiye'nin kanını dondurmuştu.
Hafta içinde her iki olayla ilgili davaların duruşmaları vardı. Bir tanesi karara bağlandı, diğeri ise ertelendi.

* * *


Önce karara bağlanan davadan bahsedelim.
Eskişehir’de üniversite öğrencisi M.C.A.'nın davasında 3 yıl hapis cezası kararı çıktı. Duruşmada konuşan M.C.A. “Pişmanım ama sürekli hayvan öldüren bir insan değilim. Evimde de hala kedi ve köpek besliyorum. Kötü bir insan olsam hala hayvan beslemem!” diye konuştu. Yani M.C.A. ara sıra hayvanları öldürüyormuş! İlginç bir savunma.
Hakim Orhan Küçükfidancı, ‘haklı bir neden olmaksızın sahipli bir hayvanı öldürme’ suçundan M.C.A.'nın 3 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verdi. Küçükfidancı, “En üst hadden vicdanıma dayanarak ceza verdim” dedi.
Her zaman diyoruz; cezalar ne kadar caydırıcı olursa, benzer suçların bir daha işlenmesi ihtimali de o derece azalır. Hakimin 'vicdanlı' kararı bence alkışı hak ediyor. Eğer Yargıtay da cezayı onarsa; bu davadan çıkan sonuç Türkiye'ye örnek olacak. Bekleyip göreceğiz.
Tabii hakimin karar gerekçesinde kedinin “sahipli” olmasından dolayı böyle bir cezanın verilebildiğini de ekleyelim. Maalesef sık sık şikayet ettiğimiz 5199 sayılı yasamız sahipsiz hayvanların haklarını koruma noktasında aciz kalıyor.

* * *


Gelelim iki yavru kediyi tekmeleyerek öldüren Derya Koçak'ın davasına. Koçak'ın ilk duruşmasına öldürülen kedilerin sahibi Ayşe Kayan müşteki olarak katıldı. Kayan mahkemede, Koçak'ın hayvanlara daha önce de zarar verdiğini, üstelik bu durumla ilgili kendisiyle yüzleşenleri de tehdit ettiğini anlattı. İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu'ndan avukat Deniz Tavşancıl Kalafatoğlu ise şizofreni hastası olan sanığın şiddete meyilli olmasından dolayı 'sürekli' gözetim altında tutulmasını talep etti.
Aslında duruşmada Mahkeme Hakimi Muhsin Yatağan'ın sözleri önemli. Yatağan, "Maalesef cinayette bile 1 yıl sonra 'sosyal şifa bulmuştur' denilerek bırakıyorlar. Kanunları uygulamak zorundayım" diyerek bu durumdan kendisinin de rahatsız olduğunu ifade etti.
Yani bir kez daha, kanunlardaki yetersizlikler karşımıza çıkıyor.
Duruşmadan çıkan sonuç şu; Koçak, 3 hafta Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde gözlem altında tutulacak. Sonrasında yazılacak rapora göre, işlediği suçtan fiili ceza alıp alamayacağına karar verilecek.
Aslında hepimiz bu davadan üç aşağı beş yukarı nasıl bir karar çıkacağını tahmin ediyoruz.
Peki ne yapmalı?
Mesela bir kişinin hayvanlara ve insanlara karşı şiddet eğilimi olduğu biliniyorsa, daha önce hayvanları katletmişse ve ileride insanlara da zarar vermeyeceğine dair hiç kimse garanti veremiyorsa, ne yapmalı? Koçak sadece bir örnek. Ülkemizde ve dünyada benzerleri oldukça fazla.
Bu noktadan sonrası hukukun alanına giriyor. Bizlere de endişelenmek düşüyor.