Beynimiz en hızlı, 0-3 yaş arasındaki dönemde gelişir. Bebeklik ve erken çocukluk döneminde çekirdek ailemiz başta olmak üzere çevremizden öğrendiğimiz bilgiler, sosyal etkileşimlerimiz ve kazandığımız tüm deneyimler gelişimimizi direkt olarak etkiler.
Sadece zihinsel ve fiziksel gelişimimiz değil; duygusal ve sosyal gelişim sürecimizin temeli de bu dönemde atılır. İleride nasıl bir yetişkin olabileceğimize dair ipuçları aslında küçüklük yıllarımızda saklıdır.
*
Peki, ben neden şimdi bu konudan bahsediyorum?
Sosyal medyada karşıma bir video çıktı. Belli ki “sevimli” ve “sempatik” olduğu düşünülerek paylaşılmış. Milyonlarca izlenme ve on binlerce kişiden de beğeni almış.
Videoda 2 yaşlarında bir kız çocuğu koridor boyunca neredeyse kendi boyuna yakın bir kediyi boğazından tutmuş; sürükleyerek ebeveynlerine doğru dengesiz adımlarla getiriyor. Kedi adeta kilitlenmiş, kendini salmış, gözleri panik halinde.
Kamerayla bu görüntüleri çeken “yetişkinler” ise ortadaki rahatsız edici durumun farkında bile değil! Belli ki onlara oldukça komik geliyor bu durum. Hatta büyük ihtimalle sorsanız kendilerini “hayvan sever” olarak tanımlarlar.
Halbuki kedi için hiç de komik bir durum değil bu. Uysal karakterli bir kedi olduğu için saldırmamış, ısırmamış, tırmalamaya kalkmamış çocuğu, ama pekala yapabilirdi de. Şimdi bu çocuk yarın başka bir kediye, köpeğe ya da arkadaşına aynı şekilde davransa ve bu kez olumsuz bir tepkiyle karşılaşsa suçlu kim olacak?
*
Bebekler bir hayvana nasıl yaklaşılması gerektiğini doğuştan bilemez. Canlı bir hayvanı oyuncağından ayırt edemez. Canının yanabileceğini, strese girebileceğini, korkabileceğini düşünemez. Ona bu bilginin doğrusu öğretecek olan ailesidir; çevresindeki yetişkinlerdir.
Ne demiştik en başta; yaşamımızın ilk yıllarında aldığımız temel bilgiler ve yönlendirmeler çok kritik. Kişiliğimiz, karakterimiz, dünyayı algılama biçimimiz üzerinde çok etkili.
Çocuklarımıza hayvanlara saygıyla ve sevgiyle yaklaşmayı; nazik ve yumuşak olmayı öğretmek sadece hayvanlarla ilgili bir durum da değildir. Kediye, kuşa, ağaca, çiçeğe doğru şekilde; nezaketle, saygıyla davranmayı öğrenen birey, insana da doğru yaklaşmayı öğrenmiş demektir.
Empati yeteneğinin gelişimi için son derece değerli bir bilgidir bu. Yaşama saygının temelinin sağlam atılmasına katkı koyar.
Nitekim çevremizde güzel örneklere de tanık oluyoruz. Ebeveynleri, aile büyükleri veya öğretmenleri tarafından hayvanlara sevgiyle ve saygıyla yaklaşmayı öğrenmiş çocukları görünce, doğru yetiştirmenin yarattığı o büyük farka tanık oluyoruz.
Her çocuğun yaşama ve yaşayan her şeye saygıyla büyümesi temennisiyle…
Angels Farm Sanctuary’den can kurtarma seferberliği
Türkiye'nin ilk ve en büyük çiftlik hayvanlarını kurtarma platformu olma özelliğine sahip Angels Farm Sanctuary (Haybap Ferdinand Hayvanlara ve Doğaya Ahbap Derneği) her yıl olduğu gibi bu yıl da Kurban Bayramı’nda başta hamile, yavru ve engelliler olmak üzere “kurbanlık” canları destekçilerinin yardımıyla kurtarmaya çalışacak.
İzmir Kemalpaşa’da kurtarılmış hayvanlar için adeta bir sığınak yaratan ve Ferdinand’ın Çiftliği olarak da anılan derneğin resmi sosyal medya hesabından konuyla ilgili yapılan paylaşım ise şöyle:
“15 yıldır ülkede bir ilk akımı başlatan ve sadece canlı yayında gözleriniz önünde kurtarmalar yapan tek kuruluşuz. Ne manzaralar gördük sizlerle bilirsiniz! Satın alır almaz daha arabada üçüz doğurandan, ısrarla kesimi durdurmayıp çifter çifter kesilen gebe çıkan hayvanları mı görmedik? Sadece fotoğraf video paylaşarak değil, çatır çatır o kan gölü pazarlara gidip canlı yayınlarda pazarlıklar yapıp objektif kurtarmalar yapan biz bu yıl da yine arazi sorunu nedeniyle çok olmasa da belli bir sayıda can kurtaracağız sizlerin destekleri ile!”
Çevreci gençler Dünya’nın halini değerlendirdi
WWF Türkiye, Yaşayan Gezegen Raporu gibi iki yılda bir yayınlanan Yaşayan Gezegen Gençlik Raporu’nu paylaştı. Yaşayan Gezegen Raporu’nu gençlerin bakış açısından değerlendiren bu çalışma Dünya’nın sağlığının kötüye gitme nedenlerini irdelerken; bu durumun çevre ve insan üzerindeki etkilerinin daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor.
Yaşayan Gezegen Raporu 2024’te paylaşılan Yaşayan Gezegen Endeksi; dünya genelinde izlenen omurgalı popülasyonlarında ortalama %73 düşüş olduğunu açıklayarak doğanın kırmızı alarm verdiğini bildirmişti. Gezegenin yeniden iyileşmesi için el ele verilmesi çağrısının yapıldığı Gençlik Raporu’nda bu istatistikler yeniden gündeme taşındı. Ayrıca çevre konusunda duyarları gençlerin seslerini duyurabilmeleri; fikirlerini eyleme dönüştürebilmeleri için yapabilecekleri yeni yollarla ilgili öneriler de paylaşıldı.
Gençlik Haftası ve Dünya Biyoçeşitlilik Günü’nde yayınlanan 2024 Yaşayan Gezegen Gençlik Raporu’nda “Dünya nüfusunun %11,5’i, yaşları 11-17 arasında olan gençlerden oluşuyor. Bugün dünyamızın karşı karşıya bulunduğu sorunların sorumlusu bizim kuşağımız olmasa da, iklim değişikliği ve doğa kaybının olumsuz etkilerini en çok biz yaşadığımız için, bu sorunların üstesinden gelme konusunda rol oynayabiliriz. Çabalarımızı daha sağlıklı bir gezegen inşa etmeye yoğunlaştırmak için eğitim ve bilgi seviyemizi arttırmamız çok önemli. Çünkü geleceğin karar vericileri bizler olacağız.”
Yaşayan Gezegen Gençlik Raporu’nun tamamına www.wwf.org.tr adresinden ulaşılabilir.
KULAĞIMIZA KÜPE OLSUN
"Doğaya ve hayvanlara saygı duymadan gerçek bir barışa ulaşamayız."
- Dalai Lama