Manisa'da makul şüphe üzerine,

Bir sürü yer basıldı...

Görüntülere bakarsanız,

Akla gelmeyecek hikaye yok...

Yetmedi;

Emniyet Müdürü çıktı,

Bunlara yardım eden kim varsa,

Terör örgütüne yardım etmekten cezalandırılacak” dedi.

Tek bir ses çıkmadı...

Başbakan Yardımcısı ve

Bir zamanlar Manisa Milletvekili,

Bülent Arınç televizyonda şöyle yanıt verdi:

Ben şimdi Manisa’da oy verin diyeceğim, dedim de zaten. Bana demezler mi biz seni tanıyoruz, seviyoruz. Ama sen de bizim sevdiğimiz adamları basıyorsun. Örgütçü gibi emniyet müdürü şöyle yapıyor, böyle yapıyor dese ben ne diyeceğim? Ayıptır günahtır. Haklarında yeterli delil bulunmadıkça, makul şüphe bunların ötesine geçmek lazım...”

Arınç, Manisa'da sevilen siyasetçiydi...

Di'li geçmiş zaman kullandım bilerek.

Şu anda aynı görüşte değilim çünkü.

O yüzden Arınç'ın bu açıklamasına,

Bir öykü ile yanıt vereyim...

Öykünün kahramanı yoksul bir Basralı'dır.
Hikayeye göre,

Günlerce aç kalmış

Ve bir dilim ekmek dilenmiş.

Ama hiç kimse

Bir dilim ekmek bile vermemiş.

Sadece bir kasap acımış,

Bir parça çiğ eti atmış önüne.

Basralı eti çiğ yiyemeyeceği için,

Ya eti pişirecektir,

Ya da açlıktan ölecektir.

Basralı bu sefer de,
Kimden ateş istemişse,

Olumsuz yanıt almış.

Sonuçta ellerini açmış;
“Allah'ım bana şu eti pişirecek,

Bir parça ateş ver” diye yalvarmış...

Basralı'nın daha duası biter bitmez,

Basra'da büyük bir yangın çıkmış.

Bütün şehir yangından kaçmaya,

Can derdine düşmüşken,

Yoksul Basralı da bir köşede,

Kasabın verdiği eti pişirmekle meşgulmüş.

Daha önce ateş istediklerinden biri,

Yoksul Basralı'yı görüp,

Sonunda istediğin ateşi buldun” demiş...
Yoksul Basralı gözyaşları içinde yanıt vermiş:

Bad-el harab-ül Basra...”

Osmanlıca meraklılarına son tümce...

Türkçeye çevirince;

Basra harap olduktan sonra...” demek...

Arınç'ınki de o hesap.

Bad-el harap-ül Manisa...