Uzun zamandır Türkiye’deki süt fiyatları tartışılıyor. İşte milletvekilleri meclise önergeler veriyor. Tarım çevreleri bu konuda sayısız kez tartışmalara imza atıyor. Ancak gelinen noktada tablo o kadar vahim ki inanın insanın içi acıyor.

Bu noktada ilk olarak, Ulusal Süt Konseyi’ni (USK) ele almak istiyorum. Ulusal Süt Konseyi, yılda en az üç kez çiğ süt tavsiye fiyatını belirliyor, üretim maliyetlerini hesaplıyor vs. 2013 yılında Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren bu kurum, üreticilerin lehineymiş gibi gözükse de gelinen noktada açıkladığı tavsiye fiyatlarıyla adeta TÜİK ile aynı eleştirileri alır durumda.

***

Çiğ sütte tavsiye edilen alım fiyatı bir yılda yüzde yüz arttı. USK’nin açıkladığı çiğ süt tavsiye fiyatı; 2022’nin Ocak- Mart döneminde 4.70 TL, sene sonunda ise 8.50 TL oldu. Aynı şekilde 2022 Aralık ayında çiğ sütün üreticiye maliyeti ise 8.74 TL olarak duyuruldu. Tavsiye edilen alım fiyatı ile yıl sonunda hesaplanan maliyetlere bakıldığında üreticinin litre başına 24 kuruş zarar ettiğini görüyoruz. Ki USK’nin üretici maliyeti hesap cetvelindeki yem kalemlerine bakıldığında, maliyetlerin minimum seviyelerde tutulduğu da söylenenler arasında.

Şimdi USK’nin hesabından da gidilse işin sonunda üreticinin litre başına zararını herkes fark ediyor. Ancak şöyle bir durum var. USK’nin açıkladığı tavsiye fiyatı yaklaşık 2 ay gibi bir sürenin ardından geçerliliğini yitirdi. Çünkü tavsiye edilen çiğ süt fiyatı ne maliyetleri karşılıyor ne de çiftçinin geçimini sağlıyordu. Bu nedenle inekler kesime gitmeye başladı. Son bir yılda yaklaşık 2 milyon süt hayvanı kesime gönderildi.

Öte yandan vatandaşın da alım gücü iyice düştü. Bu nedenle süte olan talep de azaldı. Süt ineklerinin kesilmesi, süte olan talebin azalması bugün süt fiyatlarını bir şekilde baskılasa da çiğ süt alım fiyatı USK’nin tavsiyesinin üstüne çıktı. Bugün 11 TL, 12 TL civarında üreticiden alınan çiğ süt, market raflarına gidene kadar 25 TL’leri buluyor.

Tabi fiyatın bu kadar artmasının nedeni ise süt üretiminin ciddi oranda azalması. Türkiye bugün kesime giden 2 milyon süt hayvanıyla büyük bir kayıp yaşadı. Sektör temsilcilerine göre bu kaybı dışarıdan ithal ederek de telafi edemiyoruz. Çünkü başta Almanya, Türkiye’ye hayvan ihraç etmemesinin gerekçesi olarak hayvan refahının düşük olmasını göstermiş. Öte yandan Hollanda’nın karbon ayak izi muhabbetine hayvan sayısını azaltmaya başladığı söyleniyor. Fransa’nın ise anca kendine yettiğinden bahsediliyor. Şimdi dünya ülkeleri ya küresel iklim ya da başka gerekçelerle kendi kendine yetebilmenin yollarını arıyor. Ancak biz kendi ayağımıza nasıl sıkarız onun peşinde koşturuyoruz. Bugünün kar hırsı yarından çalıyor.

***

Şimdi çat pat bir şeyler anlatmaya çalıştım, bir de ne yapmak gerekir ona bakalım. İşler bu güne gelene kadar üretici kendini yırttı. Dedi ki, süt alım fiyatı 10 TL olsun, yem desteği sağlayın, kredi kolaylığı sağlayın vs. yani üretici bugüne kadar hep bir kurtarıcı bekledi ama o kurtarıcı ortaya çıkmadı. Bugün en azından süt hayvanlarının kesimini önlemek için alım fiyatını 8.50 TL gibi komik bir rakamda bırakmasaydık, eminin üretim kapasitesi yarı oranında düşmeyecekti. Şimdi diyeceksiniz ki tüketici süt içemesin mi? İçsin içsin de bugün süt üretiminin sürdürülebilirliğini sağlayamazsak yarın süt üreticisi bile süt içemeyecek. Mevzu günü kurtarmak değil, yarını kurtarmak.

Hayvanlarına bakamayan, ailesinin geçimini sağlayamayan, borçlarla çark döndürmeye çalışan bir çiftçi, istemese de ineğini kesime göndermek durumunda kalıyor. Bunlar keyfiyetten değil, zorunluluktan oluyor.

O nedenle bir an önce süt üreticisinin taleplerine kulak verilmeli ve üretime yönelmeleri için gerekli teşvikler sunulmalıdır. Aksi takdirde hem eldeki sütten hem de eninde sonunda eldeki etten olacağız.