İzmir’de İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi tamamlandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yönetiminde çiftçi, işçi, sanayici, tüccar ve esnaf bir araya geldi, görüştü, tartıştı ve 8 aylık bir maratonun ardından Türkiye’nin ikinci yüzyılına yön verecek sonuç bildirgesi yayımlandı. Türkiye’nin dört bir yanından kongreye katılan alanında uzman kişilerce ortaya çıkarılan İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi Sonuç Bildirgesi’nde tarıma ilişkin iki maddeyi ele almadan geçmek olmaz.

Bunlar:

-Tarım yeni yüzyılın stratejik sektörlerinden biridir. Tarımda kendine yeterlilik ve gıda güvenliği kamunun güvencesi altına alınacaktır. Küçük aile işletmeleri ve kooperatiflerin gelişmesi desteklenecek, tarıma dayalı sanayide etkin bir paydaş olmaları sağlanacaktır.

-Türkiye tarımının özünde çeşitlilik vardır. Anadolu ve Trakya birbirinden çok farklı iklim bölgelerine sahiptir. Akdeniz ve Ege’de buğdayın hasat edildiği günlerde, Kuzeydoğu Anadolu’da buğday yeni ekilmektedir. Bu çeşitliliği korumak, canlandırmak ve geliştirmek geleceğin Türkiye’sinin tarım politikasının temel ilkelerinden biridir.

Buradan çıkan sonuçları kıyaslamak değil amacım… Bir farkındalık oluşturmaya çalışmak... Ama doğru ama yanlış… Tabi bunlar üzerine kafa yormak güzel olur.

***

İktisat Kongresi demişken 17 Şubat- 4 Mart 1923’te yine İzmir’de yapılan I. İktisat Kongresi’ne ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün konuşmasından bazı noktalara dikkatinizi çekmezsem olmaz.

“Memleketimiz ziraat memleketidir. Bu yüzden halkımızın çoğunluğu çiftçidir, çobandır. Bundan dolayı en büyük kuvveti, kudreti bu alanda gösterebiliriz ve bu alanda önemli yarış meydanlarına atılabiliriz. Fakat aynı zamanda sanatımızı da artırmak ve genişletmek zorundayız. Eğer sanat konusunda yine hoşgörülü olursak o halde sanayi eserlerinde yine dışarıya haraç verici oluruz. Ürünlerin ve eşyaların değiş tokuşu ve servete dönüşmesi için, ticarete ihtiyacımız vardır. Ticaretimizin yabancılar elinde kalması, memleketimizin servetinden gereği kadar yararlanmamızı önler. Fakat bütün bunlar söylenildiği kadar basit ve kolay olmayan şeylerdir. Bunda başarılı olabilmek için gerçekten memleketin ve milletin ihtiyacına uygun ana program üzerinde bütün milletin birlikte ve denk olarak çalışması gerekir.”

***

Fark ettiniz mi bilmiyorum, ülkemizin tarımsal üretim potansiyelinin ne kadar iyi olabileceği konusunda hiç şüphe yok. Hem I. İktisat Kongresi’nde hem de II. İktisat Kongresi’nde. Yani biz Türkiye olarak hem üretebilir hem de bu ürünlerin ticaretini rahat rahat yapabiliriz. Ama bugün gelinen noktada, üretmek yerine tüketmeyi seçen bir toplum haline geldik. Üretim girdilerinde de tüketimde de büyük oranda dışa bağlıyız. Bu da Atatürk’ün bahsettiği ekonomik özgürlük ya da ekonomik zafere hiç uymayan bir noktada olduğumuzu gösteriyor.

***

Dünya bugün iklim değişikliği ve beraberinde getirdiği sorunların üstesinden gelmeye, sürdürülebilir bir üretim modeli için yeni yatırımlarla üretim gücünü düşürmemeye çalışırken; bizdeki durum hiç iç açıcı değil. Bizim başta tarımsal gücümüzden sanayi gücümüze her bir noktada bir geriye gidiş söz konusu… Bunları tekrar tekrar yazıp hatırlatmaya gerek yok biliyorum… Ama bugünkü konjonktürde üretmiyorsanız tüketemeyecek duruma gelebilirsiniz. Biz bunun en belirgin örneğini Rusya-Ukrayna Savaşında buğday ararken yaşadık. Herkes, önce benim ülkem demeyi bildi. Bugün piyasaları düzenlemek; çiftçiyi tarlasında, hayvanının başında tutmak yerine onun üreteceği ürünü ithal eder, onun kazanacağı parayı baskılarsak günün sonunda bizler zararlı çıkarız. Yani ucuz etin değil ama ithal etin yahnisi hepimizin keyfini kaçırabilir.