Hep özlemini duymuştum. Siyasete kadın eli değmeli diyordum. Çünkü gerekçelerim vardı. Evini çekip çevirmeyi beceren kadın her işin hakkından gelirdi. Çocuk büyüten kadın zor nedir tanımaz, yürür giderdi... Üstelik benim gibi düşünen de çoktu. Hatta CHP bazı sorumluluklar için kadın kotaları koymuştu. Kadınları siyasete özendirmek için böyle karar aldıklarını açıklıyorlardı. Bu da bir çözümdü. Ama asıl önemli olan bir sorumluluğun, bir koltuğun kadına ya da erkeğe göre değil, liyakata göre verilmesi gerekliliğiydi. Ama bizim bu konuda daha çok mesafemiz vardı.
Sonuçta istedik ki; siyasete kadın eli değsin...
Çünkü erkeklerin eksik kaldığından emin olmuştuk.
Yıllar önce Tansu Çiller çıktı...Yere göğe koyamadık. Ekonomi profesörü, üstelik kadın... Önce devletin önemli kurumlarını hırpaladı, ardından da ekonomiyi çökertti. Düşünün O'nun siyasete atılmasını sağlayan Demirel bile bir daha hükümet kurmasına izin vermedi...
O kadar yani...
Meral Akşener'in siyasetteki ikinci baharı ilkinden daha görkemli oldu. İyi Parti'yi kurduğunda iktidara aday gösteriliyordu. Türkiye'yi dolaşıyor içimizden geçen her şeyi gür bir sesle haykırıyordu. "Vay be ne kadın!" dedik.
Sonra da pişman olduk.
Önce altılı masayı dağıttı. Sonra da kendini. En sonunda da Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde ağırlanırken fotoğraflarını gördük.
Aydın şehri küçük bir yer. Küçük yerlerde dedikodu bol olur. Özlem Çerçioğlu başkan olduğunda hakkında ileri geri konuşanlar azımsanmayacak kadar çoktu. Ama o bunlara aldırmadan işini yaptı. Ardı ardına seçilmesi de bu yüzden oldu. Hatta net tavırları için O'na ‘Topuklu Efe’ lakabını taktılar.
Gelişmeleri biliyorsunuz. Bir sabah baktık ki; aldığı oyları unutmuş, yıllarca mücadele ettiği yuvadan uçmuş ve tam karşı tarafa geçmiş...
Bununla da kalmamış plaket töreninde yeni genel başkanının, yıllarca birlikte yol yürüdüğü Özgür Özel'i ağır cümlelerle eleştirmesine alkış tutmuş...
Bu durumu eleştirenler, hakaret edenler oldu. Hakaretleri çıkarırsak, böyle bir tavrı insanların güle oynaya kabul etmesi de mümkün değildi...
Benim asıl üzüldüğüm nokta şu;
Yıllarca erkek siyasetçilerin kıvırmalarından, bugün kara dediklerine yarın ak demelerinden, halkı yolunacak kaz gibi görmelerinden bıktık, usandık.
Belki kadınlar çare olur dedik...
Ama gördük ki; bu kadınlar onlar değil...