Tarımdaki en önemli girdilerden biri olan gübre, artan maliyeti sebebiyle çiftçinin belini büküyor. Hoş çiftçi tarlasını dahi sulamakta güçlük çekerken gübre konusu pek de önemsizmiş gibi duruyor. Ancak gübre, en az su kadar hayati bir öneme sahip… Çünkü artan nüfusun doyması, tarımdan maksimum verimin alınmasında su kadar gübre de önemlidir.

Peki gübrenin önemi nedir? Ve en önemlisi neden sadece çiftçinin isyanı olmamalıdır?

Toprak da petrol, kömür gibi tükenebilen bir kaynaktır. O nedenle tarım arazilerindeki toprak da zamanla verimini kaybeder ve zayıflar. Buna, doğal ve beşeri etkenler sebep olur. İşte bu noktada gübreleme, toprağın korunmasında ve veriminin artmasında önemli bir faktördür. Tarımda sürdürülebilirliğin sağlanması ise bana kalırsa temelde buna dayalıdır. Hep şikayet ettiğimiz sulanabilir tarım arazilerimizin azlığının yanı sıra gübrelenemeyen tarım arazilerimiz de yadsınamayacak kadar fazladır. Kötü bir senaryo çizmek istemem ancak, gübreleme faaliyeti konusunda birçok yanlışa imza atan ülkemizde, durum bu şekilde devam ederse gelecekte tarım yapacak verimli toprak bulmakta da zorlanacağız.

Yani özetlersem; gübre, sadece bitkiyi beslemeye değil, aynı zamanda toprağın da beslenmesine yarayan önemli bir kaynaktır.

***

Ancak çiftçinin sorunu sadece gübreye ulaşamamak değil. Bir de doğru gübreyi tercih edememek. Doğru gübreyi tercih edememenin verdiği zarar ise çevresel etkenleriyle büyüyerek geliyor. Nasıl mı?

Gübreleme işleminin kontrolsüz bir şekilde ve yanlış yöntemlerle yapılması, çevreye doğrudan ve dolaylı yollarla zarar verebilmektedir. Kimyasal gübrelerin toprağa ihtiyaçtan fazla uygulanmasında; ağır metal birikmesi, toprak strüktüründe bozulma, toprak canlılarının popülasyonunu ve yaşamını olumsuz etkilemesi, toprak tuzluluğu ve toksisite düzeylerini yükseltmesi, yeraltı ve yer üstü sularında nitrat birikimine yol açması, ötrofikasyona sebebiyet vermesi gibi olumsuz etkiler yaratabilmektedir. Hatalı veya fazla gübre kullanımının havaya olan etkisi ise, başta azot ve kükürt içeren gazları ortamda artırarak ozon tabakasına ciddi zarar veren sera etkisine katkı sağlaması sayılabilir. Tüm bunların yanında verimli toprak arazilerimiz de niteliğini kaybedebilir.

***

Açıkçası bir yandan gübre alamayan çiftçileri dert ederken diğer yandan da doğru gübreyi seçemeyen çiftçileri de dert etmeliyiz. Doğru gübre seçemeyen çiftçi hem tarlasını, toprağını bilinçsiz olarak zehirliyor hem de bilmediği için fazladan gübre parası ödemek zorunda kalıyor. Bu durumun çözümü için yine tarımda planlamaya geliyoruz. Ancak bu planlamayı yapmak için başta ziraat mühendisleri olmak üzere sektörün bölge temsilcilerine kulak vermek gerekiyor.

Aksi takdirde bugün yaşlanan tarım nüfusunun yanında bir de tarım arazilerimizi kaybederek, sadece gelecek nesillerin değil, hepimizin sağlıklı ve güvenilir gıdaya ulaşamadığı bir süreç bizleri bekliyor.

***

Tüm bu sorunlar karşısında benim önerim ise;

-Çiftçilerimize alanın uzmanları tarafından devlet destekli danışmanlık hizmetlerinin yanı sıra laboratuvar hizmetlerini de sunmak gerekiyor. Çünkü doğru gübrenin toprağa yeterli miktarda verilmesi lazım. Bunun için de toprak analizleri ve bu analizleri değerlendirecek uzmanlara ihtiyaç var.

-Öte yandan, tarımda kullanılan gübre gibi temel girdileri ülkemizde yeterli üretimini sağlayabilmeli ve bunun için gereken destekleri vermeliyiz.

-Toprağa en çok zarar veren kimyasal gübrelerin tüketimini kontrol altına almak ve kimyasal gübrelerin atıklarının doğru bertaraf edilmesi için gerekli önlemleri almak gerekiyor. Ki bu işlemi tarımsal ilaçlar için de kullanmak gerek. Bunların hepsinin markalarından, tüketim miktarına, bölgesine ürününe kadar kayda almak lazım.

***

Konuyu fazla uzatmadan sadede gelecek olursam. Gübre meselesi basit bir girdi sorunu değil, tüm ülkenin güvenilir tarımsal gıdaya ulaşmasındaki en büyük handikaplardan biri. O nedenle sadece çiftçinin isyanı değil, hepimizin isyanı olmalı. Tarlalarımızı, topraklarımızı kendi ellerimizle kirletmemeliyiz. Bunun için gereken tüm organizasyonları ve planlamayı kurmak hepimizin ödevidir.