Uzun zamandır et fiyatları gündemden düşmüyor. ‘Daha ne kadar artabilir, et fiyatları neden artıyor’ gibi sorularla uzmanlar ve vatandaş artan fiyatları sorguluyor.

Elbette bunu sorgulayacağız çünkü biz bir tarım ve hayvancılık ülkesiyiz. Ancak madalyonun öteki yüzüne baktığınızda şöyle bir durum var; hayvan refahını bile sağlayamayan bir ülkede et fiyatları neden artmasın! Biliyorum şimdi kiminiz diyecek ki, ‘Hayvan refahına gelene kadar daha neler neler var’…

Tarım sektörünün, özellikle de üretici ve çiftçi bazlı sorunları sık sık bu köşede dile getirdiğim için bugün hayvan refahından konuyu biraz açalım istiyorum.

Bilindiği üzere hayvan refahı; hayvanın sağlıklı koşullarda barınmasından beslenmesine ve tedavilerinin yapılmasına kadarki sürecin yanı sıra eziyete uğramadan uygun bir şekilde kesimine kadar giden geniş bir yelpazenin başlığını oluşturuyor. Ama tabi herkesin ısrarla üstüne basa basa söylediği gibi; tarımdaki yanlış politikaların yanında bir de rant politikaları, hayvanlara bırakın otlanacak bir mera, başlarını sokacak bir dam bile bırakmamışken, tam da bu yüzden hayvan refahını tartışmaya açmalıyız.

***

Peki et fiyatları neden artıyor? Buna da cevap vereyim. Bu sorunun genel geçer cevabı, süt fiyatlarıyla orantılı bir şekilde karşımıza çıkıyor. İşte diyorlar ki; süt alım fiyatları çiftçinin kullandığı girdileri karşılamıyor, haliyle de çiftçi bu işlerden elini eteğini çekiyor ya da bir ineğini kesime göndererek borçlarını ödemeye, çarkı çevirmeye çalışıyor. Bu durumun beraberinde de yeni doğan hayvan ya olmuyor ya da her geçen gün sayıları azalıyor. Çünkü anne olmazsa çocuk ve haliyle yetişkin de olmaz. Yetişkin olmazsa bu sadece sütü değil, beraberinde eti de etkiler.

Tabi bir tek bu durum, et fiyatlarındaki yükselişi açıklamaya yetmiyor. Bunun yanında bir de ithalatçı politikalar devreye girerek bu topraklarda hayvancılığın nefesini kesiyor.

Yani özetle bu ülkede ne hayvancının refahı var ne de hayvanının. O nedenle ithal etin yahnisi pahalıya patlıyor.

***

Elbette ülkemizde 11 ili vuran büyük deprem felaketinin de etkisini de görmezden gelmeyeceğim. Deprem felaketine maruz kalan bölgede ekonominin tarım ve hayvancılık ağırlıklı olarak işlediğini düşünürsek, bugün et fiyatlarındaki artışta bunun da önemli bir etkisinin olduğunu düşünüyorum. Ancak sonuç olarak, güncel problemler neler olursa olsun, tarım ve hayvancılık alanında çok yönlü çok iç içe girmiş sorunlar yaşadığımız kabul etmemiz gerekiyor. Saydığım zorunlu nedenleri dahi bahane etmeden Türk tarım ve hayvancılığını, ekonominin normal işlediği dönemlerin de ötesinde, bu tür kriz dönemlerinde dahi ayakta duracak ve ülke ihtiyacını karşılayacak konuma taşımalıyız.

‘Paramız var, istediğimiz yerden alırız’ mantığı yerine, paramız olsa dahi, ülkemizde üretmeyi, çiftçimize ve kendi halkımıza kazandırmayı önemsemeliyiz. Çözümü içerde aramadığımız sürece, maalesef tarım ve hayvancılık sektörlerinin gerçek sorunlarına eğilemeyiz, eğilsek dahi o sorunların çözümü için gerekli eforu sarf edemeyiz.

85 milyon insanımızı ithalat temelli çözümlerle refah içinde yaşatamayacağımızı herkes gibi ülkeyi yönetenler de biliyor.

Öyleyse daha çok üretim için gerekli teşvik ve motivasyonu sağlayacak adımlar atılmadan; üretim koşulları iyileştirilmeden, hayvan refahı ile birlikte çiftçi ve tüketicinin de refahı dikkate alınmadan bu sorunun içinden çıkılamayacağını da umarım herkes farkındadır.