Bir 5 Haziran daha geldi çattı! 1972 yılında İsveç’in Stokholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı'nda alınan bir kararla, 5 Haziran günü Dünya Çevre Günü olarak kabul edildi. O tarihten bu yana her 5 Haziran haftasında bir çok ülkede çeşitli etkinlikler düzenlenerek çevrenin korunması konusunda duyarlılık yaratmaya ve sorunlara dikkat çekilmeye çalışılsa da yaratılmak istenen duyarlılığın arttığını çevre sorunlarının azaldığını söyleyemeyiz.Özellikle çevre etkileri kaçınılmaz olan büyük projelerde her ne kadar kamuoyunun tepkisi fazla olsa da yürütme organları,çevrenin lehinde karar almaktan uzak durdular. Geçen zamanda Türkiye’nin çevrenin korunması yönünde ne kadar yol aldığına bakacak olursak her şeyin kağıt ve rakamlarda kaldığını görürüz.

Dikilen ağaç sayısı, koruma altına alınan tür sayısı, proje üretilen sulak alanlar gibi resmi kayıtlara baktığımızda toz pembe bir tablo var gibi gösterilse de,Doğal Hayatı Koruma Derneği, TEMA, WWF gibi çeşitli çevre koruma örgütlerinin ve üniversitelerin bilimsel çalışmalarına bakacak olursak durum hiç de bu kadar iç açıcı değil. Bunun en güncel kanıtı da tüm Dünya'nın yaşadığı iklim Değişikliği! Sizlere bu yazıyı yurtdışından yazıyorum, Haziran Ayında Paris'te 6 metre sular yükseliyor arabalar evler sular altında! Venedik gökgürültülü sağanak Yağışlı yine sular Altın'da!

iklim değişikliği için uluslararası anlaşmaları imzalayarak azaltım hedefleri koyan Türkiye’nin de buna yönelik önlemleri acilen hayata geçirmesi gerekiyorken, termik santrallerin kurulmasındaki engelleri aşmak için çeşitli mevzuat düzenlemelerine gitmesi ilginç!

2013 yılında Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen geçici 8. madde ile devletin bünyesinde olan ve özelleştirilen santraller çevre mevzuatından 2021 yılına kadar muaf tutulmak istenmişti. Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, İnsanın, toplumun ve çevrenin sağlık ve güvenliği göz önünde bulundurulduğunda, EÜAŞ’a bağlı santraller ile özelleştirilen santrallerin elektrik üretim faaliyetlerinde çevre mevzuatına tabi olmaması kabul edilemez.

Bu nedenle, elektrik üretim şirketlerine çevre mevzuatına uyumuna yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla 31/12/2018 tarihine kadar süre tanınması ve bu süreyi de üç yıla kadar uzatma hakkının verilmesi, vatandaşın sanayileşmenin getirdiği hava ve su kirlenmesi nedeniyle sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının hem de olukça uzun bir süre ortadan kaldırılması anlamına geldiği çok açıktır.

Aliağa, Zonguldak, Çanakkale, Konya, Muğla, Maraş, İskenderun, Bartın ve tüm Türkiye, mevcut 21 kömürlü termik santrale eklenmesi planlanan 80 e yakın yeni santralin yaratacağı tehlike ile karşı karşıya iken bir yandan da yöneticiler küresel iklim değişikliği ile mücadele edildiğini söylüyor. Dolayısıyla, bir yandan hızla artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için kontrolsüzce gerçekleştirilen yatırımlar bir yandan tahrip olan çevrenin korunması için gösterilen çabalar ve kamu oyu oluşturma gayretleri birbiri içerisinde çelişen bir durum ortaya çıkartıyor.Bunun içinde Çevre Mühendisleri bugüne Ekolojik Yıkım Günü diyor, Haksız mıyız? Hava isyanda, Su isyanda, Toprak Ana bile isyan edip çoraklaşırken kutlanacak ne kaldı ki? Aç, susuz, temiz havasız, hastalıklı geleceği kendimize, çocuklarımıza ve torunlarımıza miras bırakacağımızın sevincini mi kutluyoruz?

Herkesin daha bilinçli ve daha farkında olarak kararlar alacağı ve yaşayacağı,nice sağlıklı 5 Haziran’lar diliyorum !