Yarınki seçim Fenerbahçe’nin geleceğini belirleyecek. Ama asıl mesele kimin başkan olması değil, hangi anlayışla kulübün yönetileceği. İşte dönüm noktası geldi: Verilen sözler ve ertelenen hayaller bitiyor.

Sarı-lacivertliler her sene büyük transfer hamleleriyle umutlanıp, sezon ortasında sonuç yine hüsran. Bu yaz da 10’dan fazla futbolcu geldi takıma. Asıl sorun isimlerden çok, bir sistemin olmaması. Futbolu yönetmek güçlü bir akıl demek. Yıllardır kayboldu bu anlayış. Kulüp yönetmek, şirket yönetmek gibi değildir, burada başarı sahada alınır.

Son maçlardan belli ki, bu oyun anlayışıyla Fenerbahçe’nin şampiyonluk şansı zor. Taraftar yönetimden şov değil, sahada net bir sonuç istiyor. Hakem kararları bahane edilse de gerçeği görmek hiç zor değil. Talisca’nın kaçırdığı penaltılar, Szymanski’nin yetersiz performansı… Bu liste uzayıp gider. Hataları hakemlere yüklemek çok basit. Asıl mesele sahada ne oynadığını bilmek, bilmiyorsa işte sorun orada demektir.

Artık teknik ekibin ezberlenen tutumları bırakıp, o şanlı formayı hak edene vermesi gerekiyor. Gerçekten arzulayan, hırslı kişilere. O armayı taşımanın anlamını bilene yani.

Şampiyonluk yıllardır “olacağız” demekle olmuyor, disiplin ve doğru kararlarla kazanılır. Taraftar beklentisini sonuna kadar dile getiriyor: Sahada sonuna kadar mücadele eden bir takım. Yönetiminden beklenen ise yarınları konuşan sözler değil, bugünü kurtaracak hamleler.

Fenerbahçe istediği kadar kadro değerinde zirvede olsun, sponsorluk gelirlerinde süper anlaşmalar yapsın. Bunlar yetmez, önemli olan bu dev kadroda gerçek bir takım olabilmek. Tam o zaman kupa hayali gerçek olacak.

Köprüden önceki son çıkış: Ali Koç mu, Sadettin Saran mı? son sözü Fenerbahçe söyleyecek.