Deprem oluyor, anlıyoruz ki, ne öncesine, ne sonrasına hazırız. Sel oluyor yine hazır olmadığımız anlaşılıyor. Facia büyük olunca apar topar uzmanlara koşuyoruz. Televizyonlar, gazeteler, sosyal medya  uzman görüşünden geçilmiyor. Doğal felaketlerde uzman görüşlerinin çok önemli olduğu kanaatine varıyoruz.

Sanırsınız artık akıllandık...

Deprem bölgesinde felaket bitmiyor. Son olarak da Adıyaman ve Şanlıurfa'yı sel bastı... Bu sel beklenmedik bir felaket de değildi. İki gün önce uzmanlar ayrıntılı olarak yağış bölgelerini açıkladı ve tedbir alınması konusunda uyarıda bulundu...

Sonuç; iki şehrin büyük bölümü sular altında  ve ölüler var, kayıplar var...

Görüntüleri gördüğümde tüylerim diken diken oldu. Şehirlerin caddeleri nehre dönüşmüş ve önüne ne varsa sürüklemiş.

Bu beklenen durum için de hiçbir tedbir alınmamış. Mesela ne belediye, ne valilik ne de diğer sorumlular dar sokakların, bazı ana caddelerin trafiğe kapatılmasını sağlayamamış. Bu kadar basit tedbiri bile alamamış. Şehir plancısı bir arkadaşımla görüştüm.

“Bizim temel sorunlarımızdan biri altyapı yetersizliği... Güneydoğuda bu daha da ciddi sorun. Ama buna rağmen şehri yönetenler çözüm bulabilir, hasarın daha az şekilde atlatılmasını sağlayabilirlerdi. Eğer sel sularının yoğun olduğu caddelerde araçlar olmasa, suların bu derece yükselmesinin önüne geçilebilirdi. Böylece daha az can ve mal kaybı olurdu...” dedi.

Şimdi televizyonlar, gazeteler, sosyal medya bu kez yeni uzmanlara kapılarını açacak. Ve bizler bir kez daha uzmanlara hak vereceğiz...

Peki butünü bunlar neden oluyor?

Bizde ne yazık ki yaygın bir şekilde “Bize bir şey olmaz?” mantalitesi var...

Adam inşaatta çok tehlikeli bir şekilde çalışıyor. Uyarmaya çalışıyorsun... Bir başkası sırıtarak, “bir şey olmaz. Sen kafanı yorma” diyebiliyor.

Anlaşılıyor ki bu cehalet kültürü sadece vatandaşta yok. Devlet kademelerinde de bu arkadaşlardan çok olmalı ki, hiçbir tedbir almaya gerek duymamışlar.

Uzmanlar sel için iki gün önce uyarmış, cehalet kültürü, “Bize bir şey olmaz” diyerek yan gelip yatmış.

Benim anladığım bu...