Elli binin üzerinde insanın öldüğü bir ortamda başka gündemler olur mu?  Eğer o ülke Türkiye ise olur... Sakın yanlış anlamayın. Ben seçim yapılmasının mecburiyet olduğunu düşünenlerdenim. Ülkelerin kaderini seçimleri belirliyor. Yirmi yıldır Ak Parti iktidarda. Geldiğimiz nokta da ortada. Somut rakamlar üzerinden baktığımızda bile ürpertici bir durum var... 20 yıl önce ekonomik açıdan dünya sıralamasında 17. sırada olan Türkiye şimdi 23. sırada... İsteyen istediği kadar geliştik desin rakamlar her şeyi ortaya koyuyor.

Neyse çok fırtanalı bir haftayı geride bıraktık. Sayın Meral Şener masayı son anda dağıttı... Burada önemli olan halkın tutumuydu. Öylesine ağır bir tepki ile karşılaştı ki, masaya geri dönmek zorunda kaldı. Umarım bu olay halk olarak gücümüzün farkına varmamızı sağlamıştır.  

Artık seçim dönemine girdik. Hareketli, hararetli günler bizi bekliyor...

Ama unutmamamız, unutturmamamız gereken bir olay var.

Deprem bölgesindeki milyonlarca insan evine giremiyor. Çok büyük bölümü çadırlarda. Yardımların yeterliliği konusu hala tartışılıyor. Çadır ve su konusundaki eksiklikler sık sık dile getiriliyor.

Her şey dört dörtlük olsa bile yapılanların hepsi geçici...

Taşıma suyla değirmen dönmez... Bu bölgeyi sadece yardımlarla ayakta tutmak mümkün değil, Artık yardımları daha kalıcı hale getirme zamanı geldi. Bunun için ilk etapta esnafı ayağa kaldırmak gerekiyor. Bu sadece devletin kredileriyle olmaz. İş gücünün artması zorunluluğu var.

Bütün ihtiyaçlarımızı o bölgeden karşılamalıyız. Yiyeceğimizi, giyeceğimizi o bölgenin esnafından almalıyız. Tekstil, sanayi ürünlerinde kadar üretilen her ürünü o bölgeden almalıyız ki, ekonomik olarak ayağa kalksınlar. Şehirler yeniden hayata dönsün...

Yoksa bu travmalar öyle kolay atlatılacak gibi değil...

İşte bir tanesi...

Depremi Adıyaman'da yaşayan ve sağ olarak kurtulan ailenin 13 yaşındaki oğlu, ablasına her gün kalbinin ağrıdığını söylüyor. Abla da küçük yaşta kalbin ağrımayacağına ikna etmeye çalışıyor...

Çocuğun cevabı her şeyi anlatıyor;

"O kadar arkadaşım öldü. Kalbim ağrımasın mı?"

Ağrısın çocuk, bizim de ağrıyor. Senin kadar olmasa da...