Cücedir, soğuktur, ayazdır, kardır, buzdur, dondur, kıştır, ayrılıktır; ama ömrü 28 gündür. Adı Şubat’tır.

Türkçe’ye Süryanice’den geldiği yazılıdır Şubat’ın. Kökeni "şabat" sözcüğüdür. Şabat; "dinlenilen gün" anlamına geliyormuş. Anadolu Süryanilerinin kışın son ayı olan Şubat’ta mevsim koşullarından dolayı halk, tarımsal üretimin duraklamasından yararlanarak, evde kışın bitmesini bekler ve dinlenirlermiş.

Sahi çağın hızında, koşusunda, iklim değişiminde, mevsim karmaşasında, çılgın eyleminde ne denli dinleniyoruz, bu da ayrı bir soru.

***

Bugün Şubat’ın ilk günü. Hemen aklıma 1 Şubat 1979 günü Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni gazeteci Abdi İpekçi’nin acımasızca öldürülüşü gelir.

Acımasızlığın, karanlığın, yozluğun, aymazlığın korosudur bu!

“Rock ve pop” müziğin ünlü yorumcusu Barış Manço da 1 Şubat 1999’da ayrılmış aramızdan. Toplasan 56 yaş. Anılarda, şarkılarda unutulmazımız.

Yine 1 Şubat, adı unutulmuşlardan, anılmayanlardan bir şairin Niyazi Akıncıoğlu’nun da ölüm yıldönümü.

"Selâmın geçiyor besbelli,/yeşerdi telgraf direkleri; seneler sonrası, ormanından ayrı./Bir sevinçtir aldı kırlangıçları,/rastgele öpüştüler/düşünmeden günahı,/öbür dünyayı/Ben deli-divane olsam, çok mu görülür?"

Halk yazınından yararlanan coşkulu, insan ve yurt sevgisini işleyen şiirlerin emekçisidir Niyazi Akıncıoğlu

Çok içtenlikli bir dili vardır. Şiirlerindeki uyum, tonlama, uyak, ölçü özellikleri gibi yöresel söyleyişler, benzetmeler de halk şiirinin bezeme birimleriyle dokunmuştur. Anısına saygıyla.

***

ŞUBAT’TA SAKLAMBAÇ

Zafer Erkin Karabay… Ne çok genç, ne çok şiir, ne çok hüzün… Ayraç içinde 1975-2002. Toplasan hepsi 27 yaş. Şubat’ta uzun ayrılık! İntiharınıda paylaşan… O mektuba yeniden bir bakalım mı?

Hani 'Hayatın neresinden dönülse kârdır' dizesi var ya Nilgün'ün, canım benim, ben yaşamın neresinden döneceğimi çoktan belirlemiştim. Nilgün Marmara'nın 29 yaşında, S. Plath'in Şubat ayında intihar etmesi, benim de 29 yaşımın 29 Şubatında intihar etmemi gerektirmezdi. Ama madem ki yaşamda kalmayı kendimi ikna edemiyordum, o zaman bir tarih belirlemeliydim ve 29. yaşımın 29 Şubatını seçtim. Bu yüzden 'Şubatta Saklambaç' a bir yığın başka bir sırla birlikte intihar edeceğim tarihi de gizlemiştim.”

Hüzün bu, acı bu, çok genç bir şairin ölümüne duyulan tepki bu. Olmaz yahu. Ne hakkın var bu kadar erken öte yakanın nüfusuna eklenmeye? Ne diyordu şiirinde? “Nil güne akarken şubat gibi biriktim;/dört yıl topladığı acısını/yirmi dokuzuncu adımında gösteren./ve çıktım yaşama/onun sakladıklarını sunarak saklandığım yerden./sonra kendime dönüp dinledim/yeniden acılarıma sordum:/yaşamın neresinde saklanmalı ozan,/ya da nasıl saklamalı yaşamı?

***

Şubat çocukluğumun da kışı, ayazı, zemherisi, kar görkemi idi. Adı Oğuzeli idi. Dam boyu karlarla andığım. Çocukluğumun şaşkınlığı, telaşı, oyunu, eylemi, umudu, hüznü, öyküsü, beklentisi…

Hadi Şubat dedik, bir de şair Birhan Keskin’e kulak verelim: “Adı Şubat olan bu şiirde kalbim/uzun bir nehir gibi ağrıyor./ İnat yumağım çözüldü./Sol omzundan siyah atımı, sana düştüğüm o eski şubattan çukurumu alıyorum./Benden kalan boşluğa kırmızı bir araf düşüncesini koy./Nasıl hatırlanırsa bir yaprakta bir orman/bu kez o olsun beni sana hatırlatan.”

***

Ankara’da Umut Sokağı’nda kar altında gece yarısı kovulduğum 1966 Şubat’ını da hiç mi hiç unutmadım. Şimdi anınca gülümsüyorum. 47 sonraya biriken anılar saldırısında! Kulakları çınlasın Alpman Talun’un…