Hep söylüyoruz; hayvanlara kötü davranan, eziyet ve işkence eden, öldüren insanlar suça eğilimli insanlardır. Hayvanların haklarını korumak ve savunmak aslında insanları da korumaktır.
Bugün hayvanlara karşı suç işleyen “hastalıklı” kişilerin yarın insanlara zarar vermeyeceğini kimse garanti edemez. Hatta bilimsel araştırmalar, seri katillerin geçmişlerinde mutlaka hayvanlara yönelik suçlara rastlandığını ortaya koyuyor.
Biliyorsunuz; geçtiğimiz hafta sosyal medya Aliağa'da kaldırımda yatan masum köpeğe bir kendini bilmezin, ortada hiçbir sebep yokken attığı tekme olayı ile çalkalandı. Neye uğradığını şaşıran hayvan can havliyle karanlıkta gözden kaybolmuş; kaybolan köpeğini arayan sahibinin sosyal medyadaki paylaşımı sayesinde olay ortaya çıkmıştı. Mia bulunduktan kısa süre sonra sahibi polise şikayetçi oldu. Kamera görüntüleri sayesinde suçlu bulundu.
Tekmeci N.Y.'nin daha önce 12 ayrı suçtan sabıkasının olduğu belirlendi. Bir değil, iki değil 12 suça karışmış! Hayvanlara eziyet eden insanların suça eğilimli olduklarına kanıt arayanlara duyurulur.
Bu tip insanların hayvanlara karşı işledikleri suçlar TCK kapsamında değerlendirilmeli, ağır yaptırımları olmalı, diyoruz ama... kime diyoruz. Maalesef N.Y. göz açıp kapayana kadar serbest kaldı. Tek umudumuz 5199 sayılı yasanın artık bir an evvel değişmesi...

* * *
Hayvanlara karşı suç işleyenler bir yana; bir de hayvanlara karşı işlenmiş suçları masum gösteren; hatta bu suçlara gösterilen reaksiyonları küçümseyen bir güruh da var.
İstanbul’da yaşayan Merve Işıktaş adlı bir vatandaş yaz tatili için 1.5 yaşındaki Odin isimli köpeğiyle birlikte Bursa’ya gitti; tatil sonrası dönüşte; bindiği otobüsün yetkililerinin her türlü garantiyi vermelerine, sürekli hayvanları güvenle taşıdıklarını söylemelerine rağmen, köpeği Odin kafesiyle konulduğu kabinde öldü.
Köpeğinin ölüsüyle karşılaşan Işıktaş tabii ki müthiş bir üzüntü yaşadı. Üzgün ve perişan halde firmayı aradı ama suçu ona atmaya çalıştılar. Sıcağı sıcağına jandarmaya tutanak tutturacağını ve şikayetçi olacağını söyledi. Jandarma gecikince işler çirkinleşti. Otobüs personeli, “Bir sürü insan ölüyor. Sen bir köpek için ağlıyorsun. Hepimiz bunun için bekliyoruz. İşimiz, gücümüz var” dediler. Firmaya da bunu ilettiğinde benzer bir cevap aldı: “Bir sürü asker, Müslüman ölüyor. Sen bir köpek için insanları alıkoyuyorsun” denildi.
Sen hem müşterine her türlü güveni verdikten sonra köpeğinin ölümüne neden ol; hem de özür dileyeceğin yerde zeytinyağı gibi üste çık. Yetmiyormuş gibi can dostuna ağlayan, yas tutan insana diklen!
Senin ne haddine insanların kime, neye, ne şekilde üzüleceklerine karar vermek?
Herkes sen mi ki; yasını önem sırasına göre tutsun?
Herkes sen mi ya insana ya hayvana üzülsün; ikisini bir arada yapamasın?
Ananem kızınca “Benim Giritli damarımı attırmayın” derdi. Sapla samanı karıştıran, böyle aymaz insanlar, bana da miras kalmış o damarı attırmaya yetiyor.
Biz hem kedimize, köpeğimize, hem ağacımıza, hem insanımıza hem şehidimize ağlar, yas tutarız. Seçmece yaşamıyoruz duygularımızı. Yüreğimiz hepsine yetecek kadar büyük çok şükür.