Kendisini hiç tanımam. Daha doğrusu, siz ne kadar tanırsanız ben de o kadar tanırım. Tabii yakın arkadaşlarını, Şişli'de oturanları, siyasetçileri kast etmiyorum. Onların bir şekilde diyaloğu olmuştur. Benim böyle bir bir diyaloğum da olmadı. Sadece basından takip ediyorum o kadar... Ama küstüm. Bir daha da zor barışırım. Konuya gireyim...

FOX TV'de İsmail Küçükkaya'nın hazırladığı Çalar Saat programının dünkü konuğu Türkiye Değişim Partisi Başkanı Mustafa Sarıgül'dü... Daha önce, şaşırtıcı, komik, ilginç tik-toklarını izlediğim için yeni bir bombası olacak mı diye merak edip geçtim ekranın başına... Çok mesaj gelmiş programa... Küçükküya'ya “Ekrana çıkaracak başka adam bulamadın mı?” diyen de var. Ben o ana kadar böyle bir düşüncede değildim. Hatta “İktidara gelirsek futboldaki ofsayt kuralını kaldıracağız” müthiş açıklamasından sonra kendisini merakla izleyenler arasındaydım. Belki daha müthiş açıklamalar da yapar diye büyük bir ilgiyle bekledim.

Programa çok formda başladı. Siyasal adaptan, siyasetçilerin dilinin birleştirici olmasından, hakaret içermemesinden girdi, eski politikacılardan örnek verdi. O dönemin klasından söz etti. Siyasetin alalade insanlara bırakılmayacak kadar önemli bir hizmet yolu olduğundan bahsetti. Ekonominin geldiği durumu anlattı çözüm önerileri sundu. Ciddi ciddi, normal normal konuşmasını dinleyince şaşırmadım diyemem. Ama çakma akılla yüz metre yürünmüyor.

Halkı kucaklamak, ayrıştırmamak için yola çıktığını, asıl amacının birleştirmek olduğunu ısrarla vurguladıktan sonra asıl konusuna girdi... Dedi ki; “Biz geniş halk kitlesinin partisiyiz. Halkı küçümseyen, onlara tepeden bakan top sakallılarla işimiz yok.” Koşarak gittim aynaya baktım. Benden söz ediyordu. Top sakallı oluşuma takmıştı. Ona göre ben ve benim gibi top sakal bırakanlar, halkı küçümseyen, her şeyi eleştiren, sonrada Sarıgül gibi siyasetçilerin hizmetleri karşısında mahcup olan bir kitlenin ferdiydik. Ortada cevap vermeye değecek bir durum bile yok. Üstelik diğer örnekleri gördüğümüzde Sarıgül'ün ki masum kalır... Bunun tek cevabı var... Küçümseyen, hakaret eden, ayrıştıran siyasetçiye gerekli cevabı sandıkta vermek. Geldikleri gibi gitmelerini sağlamak. Yoksa dillerinin kemiği olmadığını çok örnekleriyle gördük.

Hepsi bu...