Neredeyse İddia kuponlarına girecek. Fetullah Gülen Türkiye'ye iade edilecek mi?

Görüşler muhtelif. Ancak verileri iyi analiz etmek gerekiyor. ABD yıllardır Ortadoğu planları, projeleri için beslediği, büyüttüğü bu kişiyi bir kalemde siler mi?

Ne diyordu bir dönemin Danışmanı Cüneyt Zapsu Erdoğan için ABD'ye;

“Ne olur, Erdoğan'ı halının altına süpürmeyin. O'nu kullanın yararlanın.”

İşte böyle. ABD ancak işleri bitenleri halının altına süpürür. Eğer Gülen'in misyonu tamamlanmışsa halının altına süpürülme zamanı gelmiştir. Paketlenir, gönderilir.

Ancak kısa dönemde bu kargonun geleceğini hiç zannetmiyorum.

Öncelikle Amerikan Hukuk Sistemi bu konuda çok uzun bir süreci gerekli kılıyor. Bu da ABD'ye önemli bir zaman avantajı sağlıyor.

Peki ya Gülen'in bu ülkedeki konumu için ne diyeceksiniz.

Bakın Washington'daki deneyimli gazeteci arkadaşımız Yılmaz Polat araştırmış;

Bu adamın ABD'de 16 eyalette 150'ye yakın şirketi var.

Vergiden muaf derneklerinin sayısı da 150'yi aşıyor.

Servetinin görünen yüzünün 100 milyar dolara yaklaştığı söyleniyor.

Yalnızca Amerika'da 150 dolayında sözleşmeli okulu bulunuyor.

Bu ülkeye yurt dışından en fazla öğretmeni H-1 B ve E-3 vizesi alarak okullarına yerleştirdi.

Yüzlerce Kongre üyesini Türkiye'ye götürüp ağırladı. Bunlarla ilişkisini halen sürdürüyor.

Başkan Bush döneminde ABD'nin imajını düzeltmek için Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Karen Hughes'in “Burson Marsteller” adlı şirketiyle anlaştı. Şirket aynı zamanda Erdoğan Hükümeti'nin de lobi çalışmalarını üstlendi.

Ve ABD Başkan adayı Hillary Clinton'un seçim kampanyasına yüz binlerce dolar bağış yaptı.

Gülen'in mahkeme dosyasında ABD'ye “Özel din görevlisi göçmen” statüsüyle B-2 turist vizesi alarak girdiği yazılı. Peki bu vizeyle yıllardır bu ülkede ikametini nasıl açıklayacaksınız?

Ve de böyle bir örgütlenmenin CIA tarafından kontrol edilmediğini düşünebilir misiniz?

Amerika'nın “Ilımlı İslam” projesiyle, Gülen örgütünün alçakça darbe girişimi arasında bir bağ olmadığını söyleyebilir misiniz?

Darbe girişiminde NATO'nun en güvenilir üssünden, İncirlik'ten yakıt ikmali için kalkan uçakların NATO ve CIA'nın bilgisi olmadığı martavalına kimi inandırabilirsiniz?

ABD'nin 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde sabıkası olduğunu unuttuk mu?

Bakın ABD Merkez Komutanlığı Başkomutanı Joseph Votel 'in küstahlığına;

“Başta askeri personel olmak üzere birçok Türk liderle ilişkimiz devam ediyor. Darbe girişiminin ardından gözaltı ve tutuklamalardan sonra bu ilişkinin devamından şüpheliyim.”

Amerikan Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper da aynı küstahlıkla Türk Ordusu içindeki muhataplarını kaybettiklerini söylüyor.

Açıkça darbedeki rollerini itiraf ediyorlar. Biliyorlar ki düzmece belgelerle Ergenekon ve Balyoz'da Türk Ordusunu perişan ettiklerinde Türk milleti ordudaki muhataplarını kaybetmişti.

Baltayı taşa vurdular. Vietnam'da halkın gücünü ve sabrını test edememişlerdi. Burada da halkın gücünü hesap edemediler. Ama mutlaka yeni projelerini vizyona sokacaklardır.

Bu koşullarda Fetullah'ın iadesi için her türlü direnişi de göstereceklerdir. Şimdiden bu ülkedeki kanaat önderleri, gazeteciler, düşünce kuruluşları darbe girişiminin bir 'komplo' olduğu yalanına kamuoyunu inandırmaya çalışıyor.

Şu bir gerçek ki önümüzdeki günlerin Amerikan oyalama taktiklerine sahne olacağı, iki ülke ilişkilerinin gerileceği ve belki de kırılmaya dönüşebileceği anlaşılıyor.

Şimdi bu taktikleri bozma zamanı. Birlik ve beraberlik zamanı.

Perşembe günü İzmir'de yapılacak Demokrasiye Bağlılık Mitingi, bu birlik ve beraberliğin dünyaya haykırılması için önemli bir fırsat...