''...'Uyarına gelirse
tepemde bir de çınar'
demişti on yıl önce
demek ki on yıl sonra
demek ki sabah sabah
demek ki <manda gönü<
demek ki < şile bezi>
demek ki <yeşil biber>
bir de memet'in yüzü
bir de güzel İstanbul
bir de <saman sarısı>
bir de özlem kırmızısı
dermek ki göçtü usta
kaldı yürek sızısı
gerider kalanlara ...''
Ünlü ozan Hasan Hüseyin ''Haziran'da Ölmek Zor ' adlı şiirinde böyle anıyor büyük usta Nazım Hikmet'i. 3 Haziran 1963 ; Nazım Hikmet'in aramızdan ayrıldığı tarih. Dün ülkenin çeşitli şehirlerinde düzenlenen etkinliklerle anıldı koca şair. Bilinenler anlatıldı, bilinmeyenler ilgiyle paylaşıldı.Yaşamıyla ilgili efsaneler o kadar çok ki ünlü ozanın. Bunlardan çok konuşulan, yorum yapılan bir olaya açıklık getirilmesi gerektiğini düşünmekteym. Söylenti şöyle ;
Ata'nın Dolmabahçe Sarayındaki sofrasında ünlü edebiyatçılar,yazarlar var.Gece yarısından sonra Atatürk ;
'Nazım Hikmet'i de çağırın' der.
Polisler seferber olur.Erenköy'deki, evinde yatmakta olan Nazım'ı uyandırırlar.
'Gazi Hazretleri sizi evine davet ediyor.'
Nazım, kapıdaki polislere;
'Lütfen Paşa'ya saygılarımı sununuz.Bu saatten sonra sofraya bir şarkıcı çağırması daha uygundur, ben şairim' der.
Olayı anlatanlar o devrin isim yapmış şarkıcılarından Deniz Kızı Eftalya'nın da adını katarak hikayeyi tamamlarlar.
1960 yılında Milliyet gazetesinden Ömer Sami Coşar ve Vatan gazetesinden Orhan Karaveli 'Uluslararası Doğu Bilimciler Kongresi''ni izlemek üzere gittikleri Moskova'da Nazım Hikmet'le uzun sohbetler yaparlar.Bu sohbetlerin birinde Ömer Sami Coşar, sorar;
''Yahu üstad, Türkiye'de çok konuşulan ve sanırım herkesin başka bir 'Eftalya olayı' var.Aslı astarı var mı bu hikayenin?
Nazım birden ciddileşerek şu yanıtı verir;
''Bakın cancağızlarım , elbette aslı yoktur.Dünyanın her yerinde halklar efsane uydurmaya bayılırlar. Bir kere tutunca da kimseyi aksıne inandıramazsınız.Şimdi Mustafa Kemal dünyanın en nazik ve efendi adamlarından biriydi.İnsanları gece yataklarından kaldırıp, keyfi öyle istedi diye ayağına çağırtmak onun yapacağı bir şey değidi. Atatürk Dolmabahçe Sarayındaymış da, 'Gidin şu deli oğlanı bulun ,gelip şiir okusun bana ' demiş de , evime doluşan görevlileri 'Ben Deniz Kızı Eftalya değilim' diye geri çevirmişim! Neresini düzelteyim ben bu hikayenin ? Atatürk'ün ancak kendini bilmez sarhoşlara yakışan böyle bir davranışın içine girmesi bir yana, adamı klimse sarhoş görmemiştir ! Bana da hiçbir zaman böyle bir davet gelmemiştir O'ndan.Kendisine daima hayranlık duymuş ve saygı beslemişimdir.O olmasaydı Türkiye olmazdı! Bir davet gelmiş olsaydı geri çevirir miydim? Bir kere devletin başı adam.Deniz kızı Eftalya sözüne gelince , devrin ünlü bir sanatçısı olmalı kadın.Böyle birini küçültücü ve incitici bir söz de bana yakışmaz zaten.''
Görüşme daha sonra Orhan Karaveli'nin 'Tanıdığım Nazım Hikmet ' adlı kitabında da yayınlanmış.
Büyük usta Nazım'ın dün 62.ci ölüm yıldönümüydü. 'Haziran'da Ölmek Zor' deyince 2 Haziran' larda yitirdiğimiz Ahmet Arif ve Orhan Kemal'i de anmamak eksiklik olur. Işıklarda uyusunlar.