CHP Adalet Kurultay’ına, “Kültür Sanat ve Adalet” çalıştayı için aldığım çağrı doğrultusunda katıldım. Kurultay izlenimlerimi, ayrı bir haber-yorum olarak okuyacaksınız. Bu konuda –hele ki Kurultay sonrasında konuşulanlara bakınca- söyleyecek hayli sözümüz var. Çalıştay hakkında, bildiğim kadarıyla Bedri Baykam ve Ataol Behramoğlu yazdı, Orhan Aydın sosyal medyada görüşlerini paylaştı. Elbette kişisel katkılarından söz ettiler ve izlenimlerini anlattılar. İstanbul AKM ve Antalya Film Festivalinin üstünde hayli durdular. Etkinlikler, mekânlar kuşkusuz önemlidir. Ama daha önemlisi, bu ülkeye dair bakışımızın sanata yansımasına dair sorunlar ile sanata bakışın ülkeye nasıl evrileceğine dair bilinç, algı ve tutum geliştirip, somut ve net öneriler olarak söylenmesidir.
Bu yazı, dostlarımın beyanlarında eksik gördüğüm ya da yeterince söz etmedikleri noktaları içerecektir ve hepsini aktarmaya bir yazı yetmeyecektir.
Bu tip buluşmalara, “söz uçar yazı kalır” ilkesine bağlı olarak, zamanı ve zemini verimli kullanmak, bilgi ve belge üretmeye çalışmak adına “yazılı” bildirilerle katılırım. Saptama, yakınma ve hamasetten çok, çözüm odaklı olmaya ve somut öneriler dillendirmeye çok önem verir, katılımcılardan da bunu beklerim. Adalet Kurultayı’nda da aynı biçimde davrandım ve CHP Genel Merkezine iletilmek üzere, bildirimi çalıştayı yöneten Sera Kadıgil’e verdim.
Bildirinin “Durum ve Sorunlar” bölümünde nelerden söz ettiğimi, yazılarımı izleyenler yanında, ülkenin durumuna vakıf, içinde birazcık olsun kaygı duyan ve aklına sahip çıkmaya çalışan herkes kolaylıkla tahmin edebilir. Bildirinin bu bölümünü atlayıp, sonunda çekmeye çalıştığım fotoğrafla işe başlamak isterim. Fotoğrafın anlattıkları, bana göre şunlardır:
1.Toplumun özgür iradeyle, kültür ve sanat ürünlerine ulaşmasının engellenmesi, ulaşacağı alanların, mekânların, koşul ve olanakların ortadan kaldırılması, kültürün ve sanatın demokratikleşmesi bağlamında, hukuka ve adalete aykırıdır ve insanlık suçudur,
2.Sanat kurumlarının, bireysel ya da topluluk olarak sanat emekçilerinin, düşünce ve ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılması, üretme ve paylaşma koşullarının engellenmesi, yasaklanması, baskı altına alınması, suçtur ve adalete aykırıdır,
3.Kültürel ve sanatsal hafızanın silinmesi ve ülkenin dönüştürülmesi için uygulanan tüm yöntemler antidemokratiktir, çağdışıdır, yaşanan adaletsizliklerin, kültür ve sanat alanındaki yansımasıdır. Türkiye Cumhuriyeti, vahim bir cehaletin, duyarsızlığın, yurttaştan kula, toplumdan ümmete dönüşmenin eşiğinde, korkunç ve tarihsel bir tragedya yaşamaktadır.
Bu durum karşısında ne yapılabilirdi? Ev sahibi CHP olduğuna göre, önce partiye yönelik olanlardan başlayarak, şunları önerdim:
Yaşamın tüm alanları gibi, kültür ve sanat alanını da kapsayacak, izleyecek ve kamuya bilgi akışı sağlayacak bir “Gölge Kabine” kurulmalıdır. Bugün kimi milletvekillerinin çabasıyla, özverili ama bireyselliği aşamayan izleme-aktarma-sorma girişimleri, bu bağlamdaki gereksinimleri yeterince karşılamamaktadır. Tabandan tavana bir örgütlenmeye gereksinim vardır. Meclis Grubu içinde, “Gölge Kabine”yle eşgüdüm içinde çalışacak bir “İzleme Komitesi” oluşturulmalıdır, var olan tüm ulusal ve uluslararası hukuk arama yolları, ödünsüz ve kesintisiz biçimde sürdürülmelidir,
Genel Merkezdeki ve İl Başkanlıklarındaki “Bilim Yönetim Kültür ve Sanat Platformu” yapılanmaları mutlaka dinamik hale getirilmeli, bulundukları il sınırları içinde kültür ve sanat alanındaki tüm gelişmeleri ve uygulamaları gözleyip, Genel Merkez BYKP’ye iletmelidir. Genelde BYKP’ler, özelde “Kültür Sanat İzleme Komiteleri” dallarında yetkin kişilerden ve alanı tümüyle kapsayacak çeşitliliği sağlayacak bilim ve sanat emekçilerinden oluşmalıdır. Bu bağlamda geçmişe yönelik eleştiriler ve geleceğe dair öneriler (geçmişten bugüne gelen ve ciddi bir arşiv oluşturan bilgi ve belge de dahil olmak üzere) dikkate alınmalı, gerekli çalışma acilen başlatılmalıdır…
Bitmedi. Haftaya sürdüreceğiz.