İçeride işbirlikçi hainler, çeteciler. Dışarıda yedi düvelin acımasız orduları... Acılar, yokluklar, kan ve gözyaşı ile kurulan bir Meclis. Egemenliğin millete devredildiği demokrasinin sembolü Türkiye Büyük Millet Meclisi...
Şimdi hedefte bu anıtsal kurum var. O'nu bir kalemde işlevsizleştirmek istiyorlar. Tüm yetkileri tek adama devretmenin peşindeler. Yasama yetkisini kısıtlamak, denetim yollarını kaldırmak istiyorlar. Oylanacak Anayasa taslağında, Meclis'in onayı olmadan atanacak bakanların yalnızca Cumhurbaşkanı'na karşı sorumlu olması bu nedenle öngörülüyor.
Sözcüklerle oynayarak Meclis'i feshetme yetkisini Cumhurbaşkanı'na devretmenin yollarını arıyorlar. Taslağın 116/2 maddesi “Cumhurbaşkanı milletvekili seçimlerinin yenilenmesine karar verebilir” diyor. Bunun anlamı “Meclis'i feshettim, seçimleri yeniliyorum” değil de nedir?
Ulu Önder Atatürk'ün o güne kadar olan yaşamında 23 Nisan 1920 tarihini , en önemli ikinci gün olduğunu biliyor muydunuz? Ata, Çanakkale'de Hamilton ordularının kaçıp gittiği gecenin sabahını en önemli gün olarak nitelerken, 23 Nisan sabahını ikinci önemli gün olarak belirtmişti.
Büyük Önder o gece hiç uyumadan ve peynir-ekmekten oluşan iki lokma kahvaltısını yaparak Meclis'e gitmişti.
Meclis'in en yaşlısı Sinop Mebusu Şefik Bey açış konuşmasında şöyle diyordu;
“İstanbul'un sözde geçici olarak yabancı devletlerce işgal olunduğu ve bütün temelleriyle hilafet ve hükümet merkezinin bağımsızlığı yok edildiği sizce bilinmektedir. Bu duruma boyun eğmek ulusumuzun önerilen yabancı tutsaklığını benimsemek demektir. Ancak tam bağımsızlıkla yaşamak kararında olan, ilk günden beri özgür ve kendi başına buyruk yaşamış olan ulusumuz, tutsaklık durumunu şiddetle ve kesinlikle reddetmiş ve hemen vekillerini toplayarak yüksek meclisimizi meydana getirmiştir. Bu yüksek meclisin başkanı olarak ve Tanrı'nın yardımıyla ulusumuzun iç ve dış bağımsızlığı içinde kaderini kendi eline alarak yönetmeye başladığını bütün dünyaya bildirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum.”
Mustafa Kemal de bir gün sonra yaptığı konuşmada artık yüksek meclisin üstünde hiçbir güç bulunmadığını, icra kurulunun meclisin onayıyla vekalet alacağını ve genel kurula karşı sorumlu olacağını belirtiyordu.
İşte bu koşullarda kurulan Meclis'i şimdi işlevsizleştirmeyi amaçlıyorlar. Ancak hevesleri kursaklarında kalacak. 10 gün sonra 23 Nisan'da Anıtkabir'de Ata'mızın huzuruna başımız dik, alnımız açık çıkarak bir kez daha seslenecegiz;
“Rahat uyu Atam! Kurduğun Meclis'in yetkilerinin kaldırılmasına izin vermedik. Yasama yetkisi hala Meclis'te .Egemenlik kayıtsız şartsız milletin. Tek adam rejimine ulusça 'Hayır ' dedik...”