''İktidarın suskunluğuna, adaletin suskunluğuna, erkek şiddetine, cezasızlığa, görmezden gelinen hayatlara karşı isyanımız var! Kaybedeceğimiz bir kadın daha yok!''
CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Asu Kaya, böyle haykırıyordu kadına şiddeti protesto eyleminde. Yurdun dört bir yanında protesto eyleminde kadınlarımız ellerindeki pankartlar isyanlarını dile getiriyor:
''Size rağmen yaşamak istiyoruz'’, ''Toplumda eşitlik, hayatta adalet'', ''Kadınların hayalleri ölüyor, cinayetlere sessiz kalma'', ''Bize rahat yoksa, size de rahat yok'', ''Anayasayı, yasayı, sözleşmeyi uygula''.
Hangi Anayasa? Hangi Yasa? Yoksa İstanbul Sözleşmesi mi? Yasanın doğru dürüst uygulandığı yok. Tacize uğrayan kadına soruyorlar; ‘’Senin orada ne işin vardı?’’ Tecavüz mağduru kadın sorgulanıyor; ‘’’Üzerindekilerle mi?’’ Tacizci, tecavüzcü, utanmaz yaratık duruşmaya takım elbise kravatla çıkıyor, iyi hal indiriminden yararlanıyor. Cani, kadını 17 yerinden bıçaklamış, adli kontrolle serbest. Bu mu yasa? İstanbul Sözleşmesi ise sizlere ömür. 2011 yılında kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti azaltma hedefiyle İstanbul'da imzaya açılmıştı. İlk imzacı Türkiye idi, 34 ülke imzaladı. 2021 Mart'ında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle bir gecede çöpe atıldı. AKP milletvekillerine sordular; ‘’Siz bu sözleşmenin onayı için ellerinizi kaldırmadınız mı?’’ Yanıtları ibret vericiydi; ‘’Biz o zaman okumamıştık.’’
Bu yılın ilk altı ayında öldürülen kadın sayısı 136. Ayrıca 145 de şüpheli ölüm vakası var. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Raporuna göre, 2024'de kadınların yüzde 24'ü evli olduğu erkek tarafından öldürülmüş. Yine aynı yıl kadınlarımızın yüzde 70'i evinde ve yüzde 52'si ateşli silahlarla katledilmiş. 394 kadın cinayeti, 258 de şüpheli kadın ölümü var 2024'de. Kadın katilleri rekorlarını kırmış geçen yıl. İktidar ne yapmış? 2025'i 'Aile yılı' ilan etmiş. Çürüyen devlet yapısının, toplumsal yapının çöküşünün resmini yapmışlar adeta.
Kadın cinayetlerinin sergilenmesi amacıyla 2013 yılında 'Sayaç ' adlı bir sergi açılmış İstanbul'da. Daha sonra çalışmasına 'Anıt Sayaç' olarak devam etmiş. Türkiye'de kadına yönelik şiddetten ölen kadınların anısını yaşatmak için internet üzerinden kurulmuş bir anıt ve her gün cinayetlerle güncellenen dijital bir platform. Hiç durmuyor, rüzgar gülü gibi fırıl-fırıl dönmekte.
Bakın son 10 yıla şiddetin, yaşamın her alanına hakim olduğunu göreceksiniz. Herkes kendinden güçsüz olana şiddet uygulamakta. Toplumsal yapıdaki derin krizlerin şiddeti körüklemediği yadsınabilir mi? Ancak Dünya Sağlık Örgütü (WHO) yayınladığı bir raporda, kadın cinayetlerinin erkek cinayetlerinden farklı olduğunu vurguluyor.
Şöyle diyor raporunda Dünya Sağlık Örgütü: ‘’'Çoğu olay, evde devam eden taciz, tehdit, yıldırma, cinsel şiddet veya kadınların eşlerinden daha az güce veya daha az kaynağa sahip olduğu durumları içermektedir.’'
Ülkemizde ayrıca cinayetlerin temelinde kadın-erkek eşitliğinin reddini ve cinsiyetçi toplumsal ve politik yaklaşımlar olduğunu göz önüne alırsanız yüksek cinayet oranlarını daha iyi anlamamız mümkün olur.
Bakın iktidarı yıllar içindeki ayrımcılığına: ''Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz. Bu fıtrata terstir. Kadınsa o da iffetli olacak. Mahremi, namahremi bilecek. Herkesin içinde kahkaha atmayacak. Kız mıdır kadın mıdır bilemem. ‘Çalışıyorum’ diye annelikten imtina eden bir kadın, aslında kadınlığını inkar ediyor demektir. Kadının tabiatı bağlanmaktır, ait olmaktır.''
Nerelerden nerelere geldiğimiz anlamak için Büyük Önder Atatürk'ün 1923 yılında Tarsus'ta yaptığı bir konuşmayı hatırlayalım:
‘’Dünyada hiçbir milletin kadını, ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek gösterdim’ diyemez. Ey kahraman Türk kadını sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.''