Babam Süha GÖKSEL 1923 yılının Mayıs ayının 28’inde dünyaya geldi. Yani tam bir Cumhuriyet çocuğuydu. Babası, 1893’lerin Kıbrıs’ında Rum mezaliminin ortasında doğmuş, yaşadıkları köye baskın yapıp kız kardeşini kaçırmaya kalkan rum çetecilerden ikisini vurup, İstanbul’a kaçıp oraya yerleşmişti.

Annesi Mürrüvet de hemen hemen aynı yıllarda Balkanlar’daki kargaşa dönemlerinde Bosna’da, Üsküp’te Sırp ve Bulgar mezaliminden kaçarak, İstanbul’a yerleşen Annesi Nakiye hanımdan işittiği benzer hikayeleri oğluna ninni yerine anlatıyordu.

Bu hikayelerin içinde büyüdüğü için baskıya, haksızlığa hiç tahammül edemez, azınlıklara eziyet eden milletleri lanetler, baskı, eşitsizlik ve haksızlığa karşı mücadele ederdi. Bu mücadelesini yaşamı boyunca sürdürdü.

Demokrasi aşığıydı. Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı yıllarda çocukluk ve gençlik dönemlerini yaşadığı için Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü kendi canından çok sever, onun ilke ve devrimlerine bağlılığını her fırsatta söyler, bu ülkeyi düşmanlardan kurtarıp millete emanet eden Atatürk’ün silah arkadaşlarını her fırsatta minnetle anardı.

Bu düşünce ve duygularla yetiştiği için hukuk okumayı tercih etti. İstanbul Hukuk’tan derece ile mezun olduktan sonra hocalarının akademisyen olarak kalmasına dair tekliflerini reddederek, serbest avukatlık yapmaya başladı.

Başarılı ve sevilen bir avukat oldu. Bu nedenle siyasete atılması için teklifler aldı. Demokrat Parti’de İl Başkanlığı gibi görevlerde bulunduktan sonra Adalet Partisi’nden Buca Belediye Başkanı seçildi.

O zamanlar bir köy görünümünde olan Buca’yı yeniden yarattı, bugünkü Buca’nın temellerini attı. Buna şahit olan pek çok Bucalı ile hala görüşüyorum. İzmirli gazeteci Tayfur Göçmenoğlu 09.15 Treni adlı kitabında babam Süha GÖKSEL’in Buca’ya yaptığı hizmetleri detaylı olarak anlatmaktadır.

Filozof tabiatlı, şair ruhlu, güçlü kalemi ile çeşitli konularda yazılar üreten bir kişiliği vardı. Bunları derlediği “Damlalar“ ile “Duygular-Düşünceler” adlı iki kitabını bıraktığı en kıymetli miras olarak saklıyor, çeşitli vesilelerle özellikle şiirlerini okuyarak onu yad ediyoruz.

Gençliğinde biraz sert olmakla beraber, yaşamımız boyunca dört dörtlük sevgi dolu bir baba oldu. Başta Atatürk aşkı, demokrasi sevgisi, mücadele hırsı gibi değerler ile okuma alışkanlığı, empati yeteneği, aile bağı gibi hasletleri edinmemi sağladı.

Torunlarına çok düşkündü. Görebildiklerine, gözünün bebeği gibi baktı büyüttü, göremediklerine olan sevgisini hiç yitirmeden içinde yaşattı.

Mertti, hayata karşı dirençliydi. Haklı olduğuna inandığı hiçbir konuda bir santim dahi geri adım atmadı. Mücadele azmini ve hırsını yaşamı boyunca hiç kaybetmedi.

Vehasılı kelam, adam gibi adamdı babam. 30 yıl önce bu tarihte ebediyete uğurladık. Onu hala hiç azalmayan sevgimle ve her an artan hasretimle özlüyorum. Babamın ruhu şad olsun.