Şımarıklığı, yüzsüzlüğü hiç sevmedim, sevemedim… Bazı iktidarların ve mensuplarının vatandaşın dertlerini burun kıvırarak, göz ardı ve de kulakardı etmelerini hazmedemediğimi alenen bu sütunumda defalarca yazdım… Hele yolsuzlukların, yüzsüzlüklerin, ayyuka çıktığı bir dönemde , halkın “açlık, fukaralık” sınırında “geçim derdine” düşerek maaş zamlarının bile fayda etmediği gerekçesi ile sokaklara dökülüp “Seçim” istemeleri pek hayra alamet olmasa gerek. Amma ve de lakin! Tek adam yönetiminin bu gerçekleri anlatmaya çalışan liderlere “Çaylak” yaftası vurup, “söke söke alırlar!” laf kalabalığında söyledikleri hiç af edilecek cinsten değil!

Halkın gözü, kulağı ve sesi olan mesleğimin cefakar insanlarına bile Amerikanvari yere yatırıp diziyle bastırma, nefessiz bırakması, “halkın sesini nefesini kısması” anlamına gelmiyor mu? Vatandaş ne istiyor? Aş, iş, barınacak bir ev, öğretmen açığının kapatılmasını, emekli, çoluk-çocuğunun eline bakmamayı istiyor…

“Umut fakirin ekmeği, ye Mehmet ye!”

Yani, “Sen ummaya devam et, ama isteklerin gerçekleşecek gibi değil!”

Bir başka acıdan baktığımızda “To be, or not to be” İngilizceden çevrilişi ile “Olmak ya da olmamak”…

Kısacası günümüzün evlerde, Meclis çatısı altında, sokaklarda konuşulanları inanın ifrat ve tefrite kaçmadan sizlerle paylaştım..

İFRAT, herhangi bir konuda çok ileri gitme, ölçüyü aşma, aşırı davranma manasına gelir.

TEFRİT ise herhangi bir konuda geri kalma, yeterli ölçüde olmama durumudur…

***

Aslına bakarsanız ülkenin derdi “Geçim ve seçim”…

Yazımın başlığına bakıp benim Korona dan kaçarken o sinsi hastalığa yakalandığım kanaatine vardığınızı biliyorum. Doğrudur! İsterseniz şöyle anlatayım: Evet, iki yıla yakın koronavirüsten kaçıp, Hayatı Eve Sığdırdık (HES)…

Tabii ki, siyaseten “Yüzsüzlükler” de zirve yaptı!

Bu arada benim yüzümde de bazı renk değişiklikleri de oldu. Hastane virüsünden korkup sağlık

kuruluşlarına gidemedim. İzmir Belediyesi’nin saygın kuruluşu Eşrefpaşa Hastanesi’ ne gittiğimde değerli Dermatoloji Uzmanı Dr. Serap Köran Hanım burnumun üzerinde, kulağımın arkası ve sağ şakağımın üzerinde tespit ettiği üç lekeye dikkatimi çekip “Bunları alıp tahlile göndermemiz

gerek” dedi.

Yani günlerden 23 Haziran Çarşamba idi. Oysaki o gün, bizim İzmir Gazeteciler Cemiyeti’mizin

(İGC) Genel Kurulu vardı. Ameliyatım, ricam üzerine bir gün sonra yapıldı. Dört listenin çekiştiği

seviyeli seçimi Dilek Gappi kazandı ve Misket Dikmen’den sonra ikinci kadın başkanımız oldu…

Yeni yönetim değerli yöneticileri ile bir dakika ara vermeden görev başı yaptı. Hayırlı olsun.

Bizim seçime üyelerimizin katılma oranı yüksekti. Aynı şekilde Meslek Kuruluşum Türkiye Spor

Yazarları Derneği’nin (TGS) genel kuruluda İstanbul’da gerçekleşti. Oğuz Tongsir, güven tazeledi. Başarılar diliyorum.

İzmir’in iki güzide kulübü Altay, Altınordu da yeni yönetimleri ile Göztepe ile birlikte bizler için lig serüvenine hazırlanıyor. Türkiye Spor Adamları Derneği’nin (TÜRFAD) genel kurulu İstanbul’ da 46 kişi ile toplanmış. Bu önemli sezon öncesi beni düşündürmedi değil!

***

Benim ameliyatıma gelince. Bir haftadır yüzüm üç yerden sarılı vaziyette gelecek tahlil raporumu

beklemekteyim. Ameliyatımı gerçekleştiren KBB uzmanı Pınar Ünal hanım dikişlerimi alacak, dolayısı ile aynalarla barışırım! Tabii gelecek rapora da itirazım olmaz, aranıza “yüz görümlüğü” istemeden katılırım. Bir aksilik olmazsa haftaya bu sütunumda sizlerle buluşmayı diliyorum...

Saygılarımla…