İzmir’in en eski gayrimüslim cemaatlerinden biri Hollandalılar'dır (Flemenk tebaası). İzmir’in Akdeniz’de bir liman kenti olarak canlanması ile Hollandalılar'ın Avrupa’da ticareti ele geçirmeleri, aynı döneme, on yedinci yüzyıla denk gelir. Bu nedenle, Hollandalı tacirler ile İzmir arasında köklü bir ticari ve diplomatik ilişki mevcuttur. 1608’den sonra, Marsilya Ticaret Odası’nın İzmir’i liman kenti olarak canlandırmasıyla birlikte, Fransızlar'ın yanında Hollandalılar da İzmir’e geldiler. İzmir Hollanda tebaası mevcudiyetini Osmanlı devletinin yıkılışına kadar sürdürdü. Hatta Cumhuriyet kurulduktan sonra bile Hollanda tacirleri ve müesseseleri, İzmir limanındaki ticari etkilerini devam ettirdiler. Hollanda gemileri, on yedinci yüzyıl başlarından itibaren İzmir limanına sürekli gelip gittiler.

Hollandalı seyyah Cornelis de Bruyn, 17 Temmuz 1678’de İzmir’e gelmiştir. Himmet Umunç’un çevirisiyle, o, İzmir için, “ticaret için tüm Doğu’nun birinci kentidir’ demiştir. İzmir ile ilgili gözlemlerini de aktarır: “Bizim (Hollandalı) filolar, güçlü konvoyların eşliğinde, yıllardan beri buraya (İzmir limanına) büyük miktarda Hollanda dokumalarını ve başka pahalı malları taşımaktadırlar. Filolar buraya geldiklerinde, deniz kıyısında binlerce kişinin koşuşturduğu görülür, çünkü o gemilerin yüklü olduğu malların bir bölümü, gerek Türkler, gerek Yahudiler, Ermeniler ve Rumlar olarak, bu ülke insanlarının yararınadır. Aynı insan kalabalığı, İngiliz filosu için olsa bile, diğer gemiler geldiğinde hiçbir zaman görülmez, çünkü onların gemilerinde kendi yerli mallarından başka hiç bir mal yüklü değildir’’.

1904 yılında İzmir Müze Müdürlüğü, İzmir’de gömülü Hollandalılar'ın mezar taşlarını tarihi eser oldukları gerekçesiyle, müzeye taşımak istedi. Müzenin raporunda bu mezar taşlarının iki yüz yıllık olduğu ve sanat eseri kapsamında bulunduğu belirtiliyor ve müzeye alınması gerektiği ifade ediliyor. Ancak Osmanlı idaresi, bu mezar taşlarının korunması görevini müzeye değil İzmir Hollanda Konsolosluğu'na verdi. Buradan çıkan sonuç, İzmir’de hatırı sayılır zengin bir Hollandalı tebaasının bulunduğudur.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde İzmir’de oturan Flemenk tebaasıyla ilgili resmi kayıtları içeren 1846 tarihli bir defter bulunmaktadır. Kuşkusuz İzmir Hollanda cemaatiyle ilgili hem yurtiçinde hem de yurtdışında çok sayıda tarihi evrak bulunmaktadır. Özellikle 1608’de İzmir’de kurulan Hollanda Konsolosluğu’nun evrakı özel olarak İzmir tarihi genel olarak Ortadoğu (İran Körfezine kadarki bölge) tarihi açısından özel önem taşır.

İSTEPELYASİ SOKAĞI

1846’da İzmir’de yaklaşık yüz kişilik Hollanda tebaasının bulunduğu belgelenebiliyor. Bu kişiler ya ticaretle ya da diplomatik görevle uğraşıyorlardı. Başlangıçta İzmir Hollanda Konsolosu'nun yetkileri İstanbul’daki temsilciye göre daha fazla iken, İstanbul’daki elçisi giderek daha çok önem kazandı. Çoğunlukla Protestan olan bu diplomatik temsilciler, Halep, Selanik, İskenderun gibi liman kentlerinde görev yapıyor ve öldüklerinde genellikle Protestan mezarlıklarına defnediliyorlardı. Hollandalılar açısından Selanik’in bu devirde İzmir kadar önemli olduğunu belirtelim. Osmanlı devleti ile yapılan anlaşmalar gereğince Hollanda, diplomatik temsilcilerin (tercüman da dâhil olmak üzere) evleri aranamıyordu. Dostluk gereğince Osmanlı sultanı, bunlara nişan verirdi.

İzmir Hollanda cemaatinin, İzmir bağlamında ticarette etkisi büyük olmuştur. İzmir ticaretinin artırılmasının yanı sıra, Hollanda cemaati İzmir’de bir hastane inşa etmiştir. Bilindiği gibi İzmir’de Ermeni, Rum, İngiliz, Hollanda, Alman ve İskoç hastaneleri vardı. Bunlar için en eskisi Hollanda hastanesidir. Osmanlı arşiv belgelerinde ‘İzmir’de Rum Istepelyası Sokağında’ olduğu belirtilen bu hastane, 1910-1911 yıllarında genişletilmiş ve kenarında bir kilise yapımı için izin alınmıştı.

İzmir’de ticaretle uğraşan Rum, Yahudi ve Ermeniler de Hollanda tebalığını kazandılar. Hollanda tebaasından Asfador isimli Ermeni, İzmir’de Sıtma Pınar mevkisinde evler, Köprülüoğlu Hanı’nda mağazalar, Servili Han civarında dükkânlar ve Çuka Bedesteni'nde tekstil dükkânlarını Hollanda’nın himayesinde işletiyordu. Tahsildar Mığırdıç oğlu Poli, Çuka Bedesteni'ndeki (Kızlarağası Hanı) dükkânını bu şekilde işletiyordu. İzmir’deki Ermeni tacirler, Hollanda devletinin de hamiliğini on yedinci yüzyıl sonlarında kazandılar.

Rum Nikolaki, İzmir’deki kahvehane, mahzen, oda, doğramacı dükkânını ve hekim dükkânını (muayenehane), yanı şekilde çalıştırıyordu. Rumlar, Hollanda konsolosluğunda tercüman olarak çalıştılar. Yanaki isimli Rum bunlardan biriydi. Yalı’da (Kordon’da) Rum tüccarı Dimitri, yağ bezirgânı İzmirli Petraki, terzi Aleksi, manifaturacı Petraki, sülükçü Yanako, tüccar Manolaki, Hollanda’nın himayesini kazanmış tacirlerden bazılarıydı.

Hollanda tebaası arasında İtalyanlar'ın olduğu da anlaşılıyor. Sakızlı Avrupa tüccarı Pandelli, Frenk terzisi Fornillo, hekim Françesko gibi İtalyan kökenliler de Hollanda’nın himayesindeydiler.

Hollanda’nın vatandaşlığını kazanmışlar arasında Yahudiler de bulunur. Sarraf Yahudi Avram, dellal Hayim, dellal Rubin, tüccar hizmetkârı Yuda, Barçacı (bir çeşit gemi) Hayim gibi Yahudiler, 1840’lı yıllarda, İzmir’de Hollanda’nın himayesinde faaliyet göstermiş olan iş insanlarıydı.

Kuşkusuz bunlar içinde Hollanda kökenliler mevcuttu. 1846’da İzmir Flemenk (Hollanda) konsolosu, orta boylu, bıyıksız, sakalsız, Riyakop v. Vanelissa, hem bezirgânlık yapıyor hem de konsolosluk ediyordu. On oğluyla İzmir’de yaşıyordu. Sahilde ev, mahzen, kahvehane, dükkân ve yazıhaneye sahipti. Kostantin Valezzo aslen Hollandalı idi ve İzmir’de mağazacılık yapıyordu. Bezirgân yazıcısı (muhasebeci) Lora, aslen Hollandalıydı.

VARİLHANE KÖPRÜSÜ

Hollandalılar'ın mesleklerine gelince, tercüman, konsolos, müstecir, hekim, tahsildar, simsar, gündelikçi, terzi, manifaturacı, sarraf, sülükçü, mağazacı, koltukçu, bezirgân yazıcısı (muhasebeci), bezirgân uşağı (sekreter), yağ bezirgânı, balyoz, tellal, tüccar oldukları görülür. Bezirgân ile tüccar farklı işleri yapar. Hollandalılar da İzmir’deki diğer Avrupalılar gibi, İzmir’in Kasap Hızır, Frenk, Kefevi ve Hasan Hoca mahallerinde ikamet etmişlerdi. Bunlara ek olarak, Varilhane Köprüsü ile Cami-i Atik Mahallesi'nde de oturdukları anlaşılıyor.

Tanzimat’tan sonra emperyalizmin Osmanlı devletine girmesiyle birlikte, Osmanlı idaresi Müslüman-gayrimüslim ilişkilerinde, eski anlayışı kaybetmiş olmasından dolayı Osmanlı vatandaşı olmayan Avrupalı tacirler (müstemen), İslam mahallelerinde İslamlarla birlikte oturmaya başlamışlardır. İzmir’in en ünlü Hollanda konsoloslarından biri Mösyö Lapnig’di. İlginç olaylardan biri de 1917 yılında İzmir Hollanda Konsolosluğu'nun baş tercümanı Kont dö Hösepy’nin, Aydın Demiryolu biletçisi Yanko’yu bıçaklayarak öldürmesidir. Diplomat kapsamında kabul edildiği için kendisi hapse atılmamış ve suçu affedilmiştir.