Türk Dil Kurumu'nun sözlüğüne göre gelenek sözcüğünün kelime anlamı şöyle:

Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar, anane, tradisyon.”

Toplumlarda sırf “eskiden” kaldığı için saygın tutulan bu alışkanlıklar arasında “hayvanlara eziyet” içeren öyle çok örnek var ki... Say say bitmiyor.

İspanyolların meşhur boğa güreşleri var mesela. Boğa ve insan karşı karşıya gelir. Boğa insana saldırması için iyice öfkelendirilir, hatta çileden çıkarılır. Saldırınca da, ensesine inen mızrakla öldürülür. Arada bir galip gelen boğalar da oluyor tabii. Kazanan boğa tam olarak ne kazanıyor orası meçhul...

İspanyollar hayvan eziyetleri içeren gelenekler konusunda Avrupa'da bir numara. Çok bilinmeyen ama halen İspanya'nın güneyinde sürdürülen bir gelenek de yavru bıldırcınların topa mermi niyetine doldurulup havaya ateşlenmesini içeriyor. Yaralı yavruların havada vurularak parçalanması ile sürüyor. Nasıl saygın bir kültürel etkinlik anlatamam!

Belçika'nın Geraardsbergen kasabasında belediye başkanı ve arkadaşları Krakelingen festivali kapsamında balıkları canlı olarak yutuyor. 2001'den önce bütün kasaba canlı balık yutuyordu ama mahkeme 1393'den bu yana süren geleneği biraz frenledi. Çok şükür!

İtalya'nın Sienna kentinde yılda 2 kez düzenlenen Palio at yarışlarında 1970'den bu yana 50'ye yakın at ölmüş. Eyersiz ve ayarsız! yapılan, daracık taş sokaklarda 90 saniye süren yarışta artık ne oluyorsa siz düşünün.

İngiltere Yorkshire'da, insanların canlı gelincikleri 5.5 saat boyunca pantalonlarının içinde tutması geleneğini de saymadan geçmeyelim.

Binadan keçi atanı mı istersiniz, çuvalın içine kedi koyup sopayla döveni mi ararsınız... “İnsanlar çıldırmış olmalı” dedirten birçok “gelenek” var.

Geleneklerin bazıları artık “neyseki” uygulanmıyor.

Türkiye'de de türlü türlü hayvan eziyeti içeren geleneklerimiz mevcut. Deve güreşleri mesela. Kızgınlık dönemindeki erkek develeri birbirleri ile güreştirip, onlar dövüşürken izleyip eğleniyoruz.

Bu bir gelenek. Savunma da hazır, deve güreşi olmasa bu hayvanlar sucuk olur. Sucuk olacağına birbirini dövsün daha iyi!

En büyük geleneğin de bayram olarak kutlandığı artık mahkeme kararı ile tescillendi.

Ünlü sanatçı Leman Sam, geçen yıl Kurban Bayramı'nda, sosyal medya üzerinden, "Benim için IŞİD ile bıçağını masum bir hayvanın boğazına dayayan aynı duygudadır. IŞİD beni şaşırtmıyor" şeklinde bir mesaj paylaşmıştı. Sen misin fikrini söyleyen. Bu paylaşımı sebebiyle Leman Sam hakkında, o meşhuuuur 'halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama' suçundan 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Sam, geçtiğimiz temmuz ayının ilk yarısında hakkında açılan bu davadan beraat etti.

İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi, karar metninde “kurbanın ibadet değil, bir gelenek” olduğunu vurguladı. Kurbanın tarihin ilk dönemlerinden bu yana çeşitli toplumlar tarafından kullanıldığını hatırlatan mahkeme, kurban hakkında 'dini yaşam tarzları içerisinde yer edinmiş gelenektir' nitelemesini yaptı ve şu ifadeye yer verdi: “Dolayısıyla kurban geleneğinin bir dini değer olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.”

* * *

“Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar...”, hep aynı şekilde sürmeli mi gerçekten?

2016 yılında, insanoğlu hayvanlara daha az eziyet içeren gelenekleri kucaklasa da, masum hayvanlar az biraz soluk alsa, çok mu fena bir şey olur. Ne bileyim, dünya başımıza mı yıkılır?

Hayvan kurban etmek yerine, bayramın asıl amacı olan “yoksula, yoksuna yardım etmek” ana fikrinden yola çıkıp, başka yardım yöntemleri bulunamaz mı?

Diye düşünüyor insan.