Hastanelerimizde hastalara ‘Manyetik Rezonans’ cihazının yerini tarif edebilmek için yönlendirme levhalarına ‘EMAR’ yazmak zorundayız. Tam adını veya ‘MR’ yazınca birçok insan anlamıyor, çünkü.

Türkçemizin geldiği durumu ne kadar güzel özetliyor, bu tablo!

Oysa ‘EMAR’dan önce piyasaya giren ‘Bilgisayarlı Tomografi’ ve onun kısaltılmışı ‘BT (BETE)’de böyle bir sorun yoktu. Hele ‘bilgisayar’ sözcüğü… Ne kadar güzeldi, ne kadar yakışmıştı… Kim düşünüp, türettiyse çok yaşasın; yerine ‘kompüter’ gibi bir şey kullanacaktık, aksi takdirde.

Son yıllarda doğru dürüst bir sözcük türetip, yaygın biçimde kullanıma geçiremediğimizin farkında mısınız? Türetilmişse bile, onun yerine ‘Gavurcasını’ kullanıyoruz; ‘avro’ yerine ‘euro’ yazıp, ‘yuro’ diye okuyoruz, örneğin.

Yeni bir terim ortaya çıktığında, en sık yapılan bunu Türkçeye tercüme etmeye çalışmak. ‘Çalışmak’ diyorum, çünkü tercümelerin birçoğu yanlış.

Son yıllarda tıpta çok kullanılan ‘Polymerase Chain Reaction (PCR)’ yöntemi genelde ‘PİSİAR’ olarak okunuyor; tercüme etmeye çalışanlar ‘Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PZR)’ demişler. Oysa ‘chain’in buradaki anlamı ‘zincir’ (isim) değil, ‘zincirleme’ (sıfat); ayrıca ‘reaksiyon’un harika bir Türkçe karşılığı var: ‘Tepkime’.

‘Bütünüyle niteliksiz’ bir tercüme terimimiz de ‘Toplam Kalite Yönetimi’… 'Total Quality Management' terimindeki ‘total’ sözcüğünün karşılığı ‘toplam’ (isim) değil, ‘topyekün, eksiksiz veya bütünüyle’ (sıfat) olmalı; ‘kalite’ yerine ‘nitelik’ tercih edilmeliydi.

Çok komik bir uygulama da Fransızcadan dilimize geçmiş bazı sözcüklerin bir bölümünü İngilizceye çevirmek… ‘E’ ile başlayıp, ‘siyon’ ile biten sözcükleri ‘i’ ile başlatmak çok saçma geliyor bana… ‘İnfeksiyon, injeksiyon, integrasyon, informasyon' gibi ‘Franlizce’ kökenli bir sözcük yaratacaklarına, ‘infekşın, incekşın, integreyşın, informeyşın’ desinler, tam olsun bari!

TEK SAĞLIK, TEK TIP, TEK TERİM

Benzer bir sorun da ‘Türkolatin’ sözcükler… Tüm dünyadaki sağlık çalışanları anlaşabilmek için ölü bir dil olan Latincenin terimlerini kullanırlar; örneğin hastalık adlarında... Bazı ülkeler bu terimleri kendi ülkelerinde, kendi dillerine uyarlamayı tercih ederler. Türkiye’de de ‘tuberculosis, brucellosis, toxoplasmosis, echinococcosis’ gibi Latince sözcükler yerine ‘tüberküloz, bruselloz, toksoplazmoz, ekinokokkoz’ terimleri tercih edilmektedir. Yani kural, Türkçe okunduğu gibi yazmak ve sondaki ‘sis’ ekini ‘z’ye değiştirmek yönünde. Ancak bazı veteriner hekim meslektaşlarımız Latince ‘sis’ ekini ‘zis’ olarak Türkçeleştirmeyi tercih edip, örneğin ‘toksoplazmozis, ekinokokkozis’ terimlerini kullanıyorlar.

İnsanlarda enfeksiyona yol açan organizmaların %61’i hayvan kökenli ve bu enfeksiyonlarla, yani zoonozlarla mücadelede tıp doktorları ile veteriner hekimlerin ‘Tek Sağlık’ anlayışında bir arada çalışmaları çok önemli. Bu anlayışın sağlam temellere oturması ve ileride doğacak karmaşayı önlemek açısından, sağlık alanında çalışan meslektaşlarımızın hepsinin, Sağlık Bakanlığı’nın rehber, kitapçık ve tablolarında kullandığı ‘z’ ile biten terimleri kullanmalarının yararlı olacağı kanısındayım.

“Türk dilinin kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için bütün devlet teşkilatımızın dikkatli, ilgili olmasını isteriz” diyen Atatürk’ü saygıyla anıyorum.