Başvurumuz gene Türk Dil Kurumu’na dönük olsun. Döneklik tanımını o sözlükten anımsayalım önce;
“İnanç ve düşüncesini sık sık değiştiren, sözüne güvenilmeyen, kaypak insanlara verilen ad.“

Yüzsüzlük için nasıl bir tanımlama getiriyor TDK Sözlüğü?
"İki yüzlü olma durumu, yani ‘özü sözü bir olmama durumu’ olarak, çeşitli sözlüklerde ise ‘dürüst olmama’, ‘bildiğinden, inandığından ve olduğundan başka türlü görünme veya göstermeye çalışma’, ‘aldatmaya çalışma’dır.”

***

Pişkinliğin, arsızlığın, utanmazlığın, dalkavukluğun içi ne denli kirliyse dönekliğin, yüzsüzlüğün de içi o denli çirkin, kirli, densizdir!

Oysa sima, çehre, surat diye bildiğimiz insan görseli olan yüz duruluğun, güleçliğin, içtenliğin, sevecenliğin ışığını yansıtır bize.

Bu güzelliğin, sıcak anlatımın, tanımın yanında yüzsüz, suratsız nitelemelerini çok uzak tutarım kendimden. İnsana yakıştıramam; ama bunun ayırdında olmadan, yüzüne ayna tutmadan, özeleştiri yapmadan bilisiz davrananlara da hayıflanırım, ilenirim…

Ne demişti Can Yücel, Sevgi Duvar şiirinde? “Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.” Buna şunları da ekleyebiliriz; ne kadar dürüst, temiz, namuslu, onurlu, erdemli yaşarsak o kadar insanız, o kadar “arı-sili, duru” kalırız.

***

Son yıllarda siyasette, sporda, sanatta, kamuda, basında, toplumun değişik katmanlarında öylesine yozlaşmalara, aymazlıklara, yozluklara, yolsuzluklara, yüzsüzlüklere, dönek yapılanmalara tanık oluyoruz ki…

Üstelik bu dönekliği, yüzsüzlüğü, kaypaklığı kanıtlayan belgeler, görseller, görüntüler bile onların yüzünü kızartmıyor. Pişkinliğin kitabını yazıyorlar!

Deve kuşuna “uç!” demişler; yanıt vermiş;“Ben deveyim!”
Peki o zaman “koş’” diye seslenmişler. Bu kez yanıtı; “Ben kuşum” olmuş!

Deveye sorulan “neren boynun eğri?” sorusunun yanıtını unutmadık; “Nerem doğru ki!”

***

Kuşkusuz insanın bir dünya görüşü, yaşama bakışı, duruşu, inanışı vardır. Zamanın, koşulların akışında kişinin düşünce, duruş, görüşünde bazı sapmaların, değişimlerin olmasını da yadırgamıyoruz; ancak bunun olumlu, aydınlanmacı, çağdaş, erdemli, uygar, seçkin, saygın, toplumsal duyarlılığa, halktan yana anlayışa açık olması bağlamında anlamı, önemi, değeri yücelir.

Ona döneklik demeyiz; akla, bilime, gerçekliğe, aydınlanmaya inancın yönelişi olarak alkışlarız.

DÖNEK OLMAYAN, TOPLUMCU GERÇEKÇİ BİR ŞAİR: Ö.FARUK TOPRAK

Ömer Faruk Toprak adını şiirle ilgilenenlerin, özellikle genç şair ve yazarların nicesi bilir diye sorsam? Sayının çok olduğunu söylemek olanaksız.

Savaşa, sömürüye, baskıya, dönekliğe, kaypaklığa karşı toplumcu, gerçekçi, devrimci, özgürlükçü bir şair, yazar.

Denir ki şiirleri, öyküleri, yazılarıyla da 1940 kuşağının en aykırı üyesidir Ömer Faruk Toprak.

Şiirdeki önceliğini ödünsüz biçimde şöyle savunur: “Ben şiiri, sözcüklerle yeni bir dünya kurmak, yeni bir yaşam kurmak biçiminde anlıyorum.

Toplumcu gerçekçi yazarların ‘ruh mühendisi’ deyimini benimsiyorum. Daha iyi bir dünyaya varmak için, dünyayı değiştirmek çabası, ozanın birinci amacı olmalı diyorum.”

Acılı Kırk Kuşağının şairi Ömer Faruk Toprak’ın 48. ölüm yıl dönümü bugün. Şiir, roman, öykü, anı dallarında çok sayıda yapıtı olmamasına karşın Toprak,

dönek olmayan, yüzsüzlüğe, arsızlığa, dalkavukluğa, kaypaklığa pabuç bırakmayan, dürüstlüğünden ödün vermeyen bir yazın emekçisi olarak 69 yıl yaşadı (1920-1979). Ama onurla yaşadı.

1980-1987 yılları arasında adına şiir ödülleri verilen, ne yazık ki günümüzde unutulan yazın emekçileri arasında yer alan, bu toplumcu gerçekçi şaire saygıyla, değerle, sevgiyle…