Hız kesmeden devam ediyorlar. Baskı, şantaj, tehdit, korkutma kozlarını iktidar gücünü kullanarak acımasızca sürdürüyorlar. 16 Nisan şaibeli referandumunun bir uyarı olabileceğini zannetmiştik. Yanılmışız.
Özellikle basın üzerindeki baskıları akıl almaz boyutlara ulaştı. Yargıyı ele geçirmenin rahatlığı içerisinde, bu yetkilerini hoyratça kullanıyorlar. Ülkeyi bir gazeteci cezaevi haline getirdiler. Basın özgürlüğü sıralamasında 199 ülke arasında 163. sıraya demir attık. Bu gidişle son sıraları zorlayacağız gibi.
Son darbeyi Atatürkçü Sözcü Gazetesi üzerinden vurdular. Altı savcının suç unsuru bulamadığı haberi yedinci savcı mahkum ettirdi. Hem de nasıl bir iddianameyle? Suç gerekçelerinin birinci maddesi “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme.” Peki üçüncü madde ne? “Silahlı Terör örgütüne üye olma.” Doğrusu hukuk fakültelerinde değerlendirilmesi gereken bir iddianame!
Attığı tweetler dolayısıyla tutuklanan Atila Taş'ın tutuksuz yargılanmasına karar veren hakim ve savcılar şimdi nerede? Açığa alındılar.
Birgün Gazetesi'ne son yıllarda açılan dava sayısı 120. Gazetenin İmtiyaz sahibi ile Yazı İşleri Müdürü, eğitim konusundaki bir haberde Cumhurbaşkanı'na hakaretten yargılandılar. Sonuç 21 ay hapis...
Baskılar yalnızca yargı üzerinden değil. Gazete ve televizyonlara bir telefonları yeterli. İrfan Değirmenci'yi nasıl uzaklaştırdıklarını daha unutmadan bu kez piyango Nevşin Mengü'ye vurdu. Erdoğan-Trump görüşmesini “Girdisi çıktısı, oturduğu kalktığı 23 dakika” diye verince kendini kapı önünde buldu.
Diyorlar ki ne işiniz var bizi eleştirmekle, bizim yanlışlarımızı ortaya koymakla. Gelin yalanlarımıza ortak olun, bizi yıkayıp yağlayın, sizi ihya edelim. Sizi uçak gazetecisi yapalım. Yurt dışı seyahatlerde uçakta hemen yanımıza oturtalım. İsterseniz Afrika'da zulu dansı yapın, isterseniz Amerika'da bol yıldızlı otellerde ağırlanın. Gazetelerinizi, televizyonlarınızı bol paralı kamu ilanlarına boğalım.
Yoksa ne mi olur? Hiç gözünüzün yaşına bakmayız. İşte canlı örnekleri Gökmen Ulu, Mediha Olgun. Basının en Atatürkçü, en yurtsever gazetecilerini bile FETÖ'cü diye suçlayıp içeri atabiliyoruz.
Ama unuttukları bir şey var. Gerçek topallayarak da olsa hedefine ulaşacak. Bu günler geçecek. Sevgili Gökmen'in dediği gibi biz bu filmi daha önce görmüştük. Filmin sonu senaristler için hüsran olmuştu.