(Kaya Çelikkanat Ustam'a saygı ve özlemle)

Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa,

gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder- G.Orwell

Gazetecilikte “Ustalar Ustası” Kaya Çelikkanat’ın üç sevgilisi vardı: “Daktilosu, teknesi, torunu!..”

'Edebiyatın Kaptanı' efsane Attilâ İlhan’ın Genel Yayın Müdürlüğü'nü yaptığı etkili unutulmaz gazete “Demokrat İzmir”de uzun yıllar yöneticiydi Kaya Baba. Dile kolay 62 yılın gazetecisiydi, son nefesine kadar cesurca yazmayı sürdürmüştü.

***

En son 18 Şubat 2017'ydi Kaya Baba’yla görüştüğümüzde. Uzun uzun konuşmuştuk tek sesli medyayı, çürümüşlüğü. Bir cümleyle gazeteciyi tanımlamasını istediğimde çok iyi anımsıyorum; “Topluma yön veren, doğruyu arayan, kalemini kiralamayan, satmayan” demişti. Sormuştum Kaya Baba’ya, “Peki, Türkiye’de kaç gazeteci var?”

Uzun uzun düşündüğünü görünce, “Dur, ben Okan Yüksel Ustam tespitiyle yanıtlayayım” demiştim: “Türkiye’de kaç meslek sahibi varsa o kadar da gazeteci var!”

Devam etmiştim; “Attila İlhan Türkiye’de her üç kişiden dördü şairdir diyor. Bize göre de tanrı eksikliklerini göstermesin, Türkiye’de gazeteci olmayan ya da yapmayan kimse yoktur! Eli kalem tutsun tutmasın, basın mesleğinde ter döksün dökmesin, öyle beyler hanımlar vardır ki, ‘Biz gazeteciyken’ diye söze başlayıp ahkam kesmeye başladıklarında gerçek basın emekçisine susmak ya da ağzının payını vermek düşer!”

Sonra yine patenti Okan Yüksel’e ait mottoyu eklemiştim; “Türkiye’de milyonlarca ‘gazeteciyim’ diyen vardır ama bize göre en önemlisi iki tür gazeteci vardır: Palto tutanlar, kafa tutanlar!”

***

Neler konuşmamıştık ki o gün;

-Türkiye’de Eski’sinde de Yeni’sinde de (!) canı isteyen herkesin yapabileceği üç iş olduğunu, bunların ilkinin gazetecilik, sonra da siyasetçilik ve müteahhitliğin geldiğini, üçünün de eğitim nitelik aramadığını örnekleriyle anlatmıştı.

-Mesleği amaç değil varacakları yerde çabucak inebilecekleri bir araç olarak görüp kullananlar, sömürenler gazeteci mazeteci olamazlardı!

-Kalemi çok keskin olmasına karşın, karakteri gayet zayıf kişilere gazeteci-yazar denemezdi.

-Her devrin adamı fırdöndülere -ünleri yurtdışına taşsa da- basın emekçisi demek caiz değildi. Örneğin; 12 Eylül döneminde Evrenci, hanedan yıllarında Özalist, günümüz iktidarı yandaşı dönek Marksistler ve öteki çıkar gördükleri yere, papuçsuz, donsuz koşan meslek madrabazlarına, şaklabanlarına, gökyüzüne çıksalar da bırakın gazeteciliği, yazarlığı adam bile denmez!

-Kalemlerini satan, kiralayan kişiler kuşkusuz mesleklerinin yüz karalarıdır.

-Bir kurumun, bir partinin, özel durumu olan kişinin, devrin iktidarının, buyurganın, görüşün, ideolojinin, kendilerine haksız çıkar sağlayanların vb.tetikçiliğine soyunan kalemlere gazeteciden başka her şey denebilir.

***

Dün 10 Ocak Çalışan/Çalışamayan Gazeteciler Günü’ydü. Halkın ağzı, tarihin tanığı değil sanığı olan gazetecilerin… Otoriterlerin, çok medyalı tek sesli havuzcu iktidar sahiplerinin sevmediği bir avuç kalmış onurlu meslektaşların… İşsizlik, zindan, baskılar, soruşturmalar, sansür, güvencesizlik gölgesinde kalmış gazetecilerin. Hala halkı doğru bilgilendirmeye çalışanların günüydü!.. Dün 10 Ocak Çalışan/Çalışamayan Gazetecilerin Günü’ydü. Sektörde işsizlik yüzde 30’du. İşşsiz gazetecilerin sayısı; 11 bin 157’ydi. 2019’da 100’ü geçen gazete kepenk indirmişti! Muhalif gazetelere ilan ambargosu vardı. RTÜK, TV’lere 3 milyon 800 bin tl ceza kesmişti, 34 gazeteci saldırıya uğradı, sorumluları serbestti. Gazete yönetimlerini güç odakları belirliyordu!

Onlarca yılın Sarı Basın Kartı, “Turkuaz” renkliydi artık! Türkiye, Çin, Mısır, Suudi Arabistan’la birlikte en çok gazeteci tutuklayan 4 ülkeden biriydi. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde de 157’nciydik!..

***

“10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nüz Kutlu Olsun” mu dediniz? Bu tabloyla, verilerle gün mü kutlanırmış? Bugün aramızda olsaydı 62 yıl aralıksz gazeteci Kaya Baba ne derdi acaba?