Büyük bölümü yasa dışı yollarla kaçırılan Zeus Sunağı’nın Berlin’den Türkiye’deki yuvasına, Bergama’ya dönme olasılığı oldukça yüksek… Bir yıl önce, bu olasılığı çok düşük görüyordum, oysa. Düşüncem neden mi değişti? Öncelikle olayların Almanların anlattığı gibi olmadığını iyice anladım; Prof. Dr. Ali Sönmez’i dinleyip, yazdığı ‘Yitik Miras – Zeus Sunağı’ kitabındaki belgeleri incelediğimde.

İkincisi, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Asklepion’da oybirliğiyle aldığı ‘Zeus Sunağı’nın Bergama’ya dönmesi için hep birlikte çalışma’ kararının ardından, partiler üstü harika bir ekip kurulmuş. Ekibin başındaki İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile mücadeleyi yıllardır yılmadan sürdüren Bergama’nın efsanevi belediye başkanlarından Sefa Taşkın CHP’li. Bayrağı yakın zamanda teslim alıp, aynı hevesle sürdüren, toplantı öncesi sohbet etme fırsatı bulduğum Bergama Belediye Başkanı Hakan Koştu AKP'li. Takımı kurma görevini üstlenen önceki kültür bakanlarımızdan, Büyükşehir Belediye Meclisi Başkan 2. Vekili Prof. Dr. Suat Çağlayan, İYİ Parti kurucularından ve eski bir DSP’li. Oturumu başarıyla yöneten Meclis Üyesi Nezih Özuyar ise İYİ Parti'li… Böyle partiler üstü bir organizasyonu İzmir dışında bir araya getirmek ve başarıyla yönetmek çok zor; hele kutuplaşmaların tavan yaptığı şu dönemde…

Bergama Kültür Merkezi’nde gerçekleşen toplantıda, oturumu “Taş yerinde ağırdır” diyerek açan ve ‘İlklerin Şehri’ Bergama’yı tanıtan Koştu’nun ardından Soyer, bugün başlattıkları uzun yolculukta birçok siyasi ve hukuki engelle karşılaşacaklarını, ancak karınca misali çalışacaklarını söyledi.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden Prof. Dr. Ali Sönmez, yazdığı harika kitabında yer alan ve tümü belgelere dayanan bilgileri şöyle özetledi: “18. yüzyılda Fransa ve İngiltere’nin ardından Almanya da gözlerini tarihi eserlere dikti. Geniş Osmanlı coğrafyasındaki antik eserleri korumak güçtü. Tüberküloz nedeniyle sıcak iklim önerilen Carl Wilhelm Humann bölgeye ilk kez 1864’te geldi. Aldığı yol yapma imtiyazının ardından, 1868’de merkez ofisini Ayvalık’tan Bergama’ya taşıdı ve kaçak kazılara başladı; çıkan eserlerden küçük bir müze kurdu. 1871’de tanıştığı Prusya-Kraliyet Müzesi’ni yöneten arkeoloji profesörü Ernst Curtius’u Bergama’ya davet etti ve yazdıklarına göre aynı yıl, 'muhteşem bir friz ve bazı kabartma parçalar, İzmir’deki konsolos Dr. Lührsen aracılığıyla Berlin’e yollandı'. Prusya Kraliyet Tacı madalyası ile onurlandırılan Humann kaçak kazıları sürdürdü. Almanya’nın 1874’te yaptığı ilk kazı talebi reddedilince, uygun zamanı bekleyen Almanya’nın, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nı kaybetmemizin ardından, 16 Mayıs 1879’daki ikinci talebi reddedilse de 13 Temmuz 1879 tarihli üçüncü talep, Müze-i Hümâyûn (Müdürü Philip Anton Dethier) görüşü doğrultusunda kabul edildi. 9-11 Eylül arası nasılsa çok sayıda kabartma ve frize ulaşıldı. Anlaşmaya göre çıkanların üçte biri Almanya’nın olacakken, siyasi baskı ve yıldırma politikalarıyla çok direnen Padişah Abdülhamit, önce çıkacakların üçte ikisini, 1 yıl sonra da tümünü verme konusunda ikna edildi. 2. Dünya Savaşı sırasında önemli ölçüde harap olan eserler, savaş ganimeti olarak Rusya’ya taşındı ve daha sonra büyük bölümü Almanya’ya iade edildi. Sonuçta hukuki durum karmaşık ve elimiz oldukça güçlü…”

“Artık hırsıza ‘Hırsız’ deme vakti geldi” diyen Prof. Sönmez’e katılıyor, ‘Zeus Sunağı’ kitabını okumanızı tavsiye ediyorum.

Önce kendi halkımıza, ardından Avrupa’ya yapılanın ‘projeli bir soygun’ olduğunu anlatmamız gerektiğini söyleyen ve “Alsınlar kahraman ‘Carl Humann’larını, versinler Zeus Sunağı’nı” diyen gazeteci ve belgeselci Ömer Erbil’e de katılıyorum.

Bergamalı olan, dava açmanın en son yol olduğunu; ikili görüşmelerin ve bilinçlenmenin daha öncelikli ve önemli olduğunu söyleyen, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yurtiçi Kaçakçılıkla Mücadele Şube Müdürü Özgür İrkin de çok haklı.

Sonraki toplantıyı bakanlık yetkilileri ile Ankara’da yapma isteğini dile getiren Başkan Soyer çok doğru bir yol izliyor, kanımca. Toplantı sonrasında Sefa Taşkın, Prof. Dr. Ali Sönmez, Doç. Dr. Cahide Sınmaz Sönmez ve Ömer Erbil ile bundan sonra yapılabilecekleri tartıştık. Bu başka bir yazı konusu…