2016 sonlarındaki tanker faciasında yayılan sızıntılar, Çeşme sahillerindeki deniz canlılarını çok etkiledi. Paşalimanı’nda her dalışımda en az birkaç tanesini gördüğüm sevimli deniz tavşanları önce çok azaldı, ardından ortadan kayboldu. Benzer durumun Datça Aktur’daki yeşil deniz kaplumbağalarının başına gelmesini istemiyorum; tehlikedeler ve önlem alınması şart. Beslenme alanları giderek daralırken, bu dar alanın üzerinden vızır vızır rüzgar sörfçüleri geçiyor.

Şnorkelle dalarak deniz canlılarını fotoğraflamak, son yıllarda en sevdiğim hobi. En çok dalma şansı bulduğum iki nokta ise Çeşme Paşalimanı ve Datça Aktur. Son yıllarda her iki bölgede de su altı canlılarının çeşitliliğinde önemli değişiklikler gözledim. Paşalimanı’nda deniz tavşanlarının ardından neredeyse tüm deniz canlılarının sayısında azalma oldu ve birçok tür tamamen ortadan kayboldu. Neredeyse her taşın altından çıkan deniz hıyarlarını ve kayaların ardından kafalarını çıkaran horozbinaları bile son dalışımda göremedim…

Akdeniz ve Ege arası geçiş noktası olan Datça’da durum farklı. Kızıldeniz’den gelen çarpan (sokar), kardinal, asker, külah balığı gibi bazı türler artık iyice yerleşti. Geçtiğimiz yıllarda fotoğrafladığım aslan ve balon balıklarını göremedim ama bu yıl beş yeni tür belirledim. Çok sayıda Hint Okyanusu çizgili kardinali (Cheilodipterus novemstriatus), birkaç Kızıldeniz barbun balığı (Parupeneus forsskali), bir tane zarganaya benzeyen ibikli (çomak) balığı (Hemiramphus far) ve yeşil kaplumbağaya yapışarak kommensal yaşayan vantuzlu bir remora balık (Echeneis naucrates) fotoğrafladım. Kaya altına ters biçimde tutunan, sarı kahverengi örümceğimsi yengeçlerin türünü henüz belirleyemedim. Önceden gözlediğim deniz çıyanı, müren balığı, kalamar ve ahtapotları bu yıl göremedim. Eski yıllara oranla değişimin çok hızlandığını söyleyebilirim.

Datça Aktur’da yıllardır, fotoğraf ve videolarını çektiğim yeşil kaplumbağaların bendeki yeri ayrı… Caretta caretta’lardan farklı olarak etçil olmayan sakin ve sevimli Chelonia mydas’ların üst çene çıkıntıları daha az belirgin, boyun bölgelerindeki yeşilimsi rengi beslendikleri deniz eriştelerinin (Posidonia oceanica) genç filizlerinden alıyorlar. Denizlerin ormanı sayılan deniz eriştelerinin kapladığı alanların azalması, denizlerimizdeki en büyük sorunlardan biri ve çok sayıda deniz canlısını doğrudan ilgilendiriyor, özellikle de yeşil kaplumbağaları. Datça Aktur’daki beslenme alanları her yıl daralıyor. Şu anda en çok beslendikleri alan tam rüzgar sörfü okulunun önünde ve birkaç dakikada bir kafalarını çıkarıp nefes almak zorunda olan kaplumbağaların üzerlerinden vızır vızır, altta sivri çıkıntıları olan rüzgar sörfleri geçiyor; video çekerken ben de tehlike yaşadım. Sorunu anlattığım Aktur Yönetim Kurulu Başkanı Hülya Serçen çok ilgilendi. Sorun sanırım Kaymakamlığı, Milli Emlak’ı, Aktur AŞ’yi, hidrobiyologları, doğa ve hayvan severleri de ilgilendiriyor. Nesli tükenmekte olan kum zambaklarını koruyup çoğaltan Aktur sakinlerine bu konuda da güveniyorum. O bölgelerde teknelerin zincirlemelerini engellemek de deniz çayırlarını koruyabilir.

Çevre bilinci konusunda beni en çok etkileyen Güney Afrika Cumhuriyeti’nde, öncelikli olan her zaman hayvanlar, özellikle de türleri tehlikede olanlar. Doğal ortamları korunuyor, yaşam alanlarında olabildiğince rahatsız edilmiyorlar; örneğin bir fil yolu kapadığı zaman geçmeye çalışmak kesinlikle yasak, cezası ağır. Gergedan avcıları vatan haini gibi görülüyor; insanları köpek balıklarından korumak için belli yerlere olta bırakılıyor, takılan balıklar serbest bırakılıyor. Birçok açıdan daha gelişmiş olduğumuz bu ülkeyi, keşke bu konuda örnek alabilsek.

Bu kadar sorun içinde deniz kaplumbağalarını mı düşüneceğiz demezsiniz, umarım. Türkiye’de kurulan Yeşiller Partisi de bu konulara el atarak sesini daha çok duyurabilir. Vefatının üçüncü yıldönümünde hayvansever ağabeyim Ali’yi sevgi ve özlemle anıyorum.