Sizi bilmem de, ben şu “kadın” meselesine bakışta hep bir tuhaflık sezerim. Hayır, faşistin ve yobazın kadını aşağılayan, Taliban vahşiliğinden maço öküzlüğüne uzanan alçaklıklarından, cinayetlerinden söz etmiyorum. Magazin bulamacında kadını cinsel malzeme gören malum medya saçmalıkları, çaresizliğini ya da üstünlüğünü “ana avrat” dillendiren aşağılık zihniyetliler ya da kadını “kapatmaya” yemin etmiş hastalar da değil meramım. Oyunlarımı, söylemlerimi, tavrımı bilenler, sıkı bir feminist olduğuma aşinadır. “Erkek egemen” söylemin her türü, bana göre antidemokratiktir, insanlık dışı bir yaklaşımın paydaşlığıdır.

Derdim ve itirazım, bunları reddediyormuş gibi görünürken, bunlarla hizalanacağını göremeyen duruşlardır. Kadını överken, erkekliğine yeni alanlar açan, kadına bakışını bir lütuf gibi pazarlayan zekâ ve algı sorunlulardır.

Türkiye Cumhuriyeti, aynı zamanda bir “kadın devrimi”dir. Bunun ne demek olduğunu bilemeyenlere harcayacak ne bir tümcem, ne de ayıracak bir dakikam vardır. Merak edenleri ‘Türk Devrim Tarihi’ni okumaya, Gazi, Mustafa Kemal Atatürk bakışını öğrenmeye davet etmekten başka çarem de olamaz. 

***

İşte bu yüzden, son yerel seçimlerde kadın başkanlarımızın aday gösterilmesi ve seçilmesi, partileri ve seçenleri açısından ne kadar onurluysa, bunu bir bağış, ihsan ve ulufe gibi değerlendirmek, bir o kadar şaşılıktır. Siz nasıl olur da, kadınları aday gösterdiğiniz ya da seçtiğiniz için övünebilirsiniz? Siz bununla övünürken, kadını aşağılayanlarla aynı tencerede buluştuğunuzu nasıl göremezsiniz?

İşte o yüzden, kimilerinin pek övündüğü “kadın kotası”, “pozitif ayrımcılık”, “bakın, bizdeki kadın sayısı sizdekinden çok” gibisinden tanımları ve pay çıkarmaları şaşkınlıkla izlerim. Bunlara koşut söylemlerle hak arayışına girişen kadınları da hiç anlayamam. Hele ki varlıklarını benzeri davranışlarla kanıtlamaya çalışan, kadınlıklarını unutup erkek tavır ve edalarından medet umanlara gelince… Onlar beni daha da dehşete düşürür.

Alıştırılmış, kanıksanmış ve alayı erkek egemen söylem ve davranışla donanmış kepazeliklerimiz, kadınların inceliği, duyarlığı ve çalışkanlığıyla temize çekilmek zorundadır. Burada bir sorun yok. 

Sorun, şiirimizden şarkılarımıza, uyduruk centilmenliklerimize ve bu saçmalıkları talep eden kadınlarımıza, hayatımıza sinen bilinçaltı kirliliklerimizdentopyekûn arınma sorunudur. Ne kadınlarımızı seçmekle onlara bağış yaptık, ne de seçilen kadınlarımız bu kabullenişle davranmak zorundadır.

Sorun, bir toplumu bu hale getiren vahşilikten, gericilikten ve aymazlıktan kurtulma kararlılığımızdır. Algı ve duruş tadilatımızdadır. Bunu yine kadınlarımızdan öğreneceğiz. Başarı dileklerimizle, bekliyoruz.