Turizm, Latince ‘’Tornus’’ kelimesinden gelmektedir. Anlamı, ‘’Dönme’’ hareketidir. Tarihteki ilk turist ise, Halikarnaslı Herodot’dur. Fenikeliler de ilk bilinen gezginler yani turistlerdir. Eğlence amaçlı seyahat edenler için ilk paket turu organize eden ise ‘’Turizmin Babası’’ ünvanını alan Thomas Cook adlı İngiliz iş adamıdır.
Osmanlı da ise, turizm hareketi 1863 yılında açılan Serg-i Osmani etkinliğine Avrupa’dan özellikle Avusturya’dan turistlerin gelmesiyle başlamış aynı yıllarda İstanbul’dan da yurt dışına turistler gitmiştir.
Gelelim günümüze…
ilk 10 yılın ‘’Demir ağlarla örgüsü’’ turizmde de yaşandı. Cumhuriyetin ilanından 1 hafta sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla 6 Kasım 1923 de ilk seyahat acentası ‘’Türk Seyyahın Cemiyeti’’ kuruldu. Milli Türk Seyahat Acentasının kuruluşu ise 1925 yılı. 1924 de İzmir Arkeoloji Müzesi açıldı. Topkapı Sarayı müzeye dönüştürüldü. 1933 de Otelciler ve Hancılar Cemiyeti kuruldu. 1936 da İzmir fuarı İngiltere, Sovyetler Birliği ve Irak’ın katılımı ile uluslararası düzeyde açıldı.
Turizm 1980 yılından sonra yeni bir ivme kazandı. 1982 de ‘’Turizm Teşvik Kanunu’’ çıkarıldı. 1985’de ‘’Turizm Kalkınmada özel önem taşıyan sektör’’ kapsamına alındı. Bu alınan kararlar ve yatırımlarla Türkiye turizmde büyük bir sıçrama yaşadı. Türkiye yenilenen tesislerle yarışa girdi. 1980 yılında 1 milyon 288 bin turist 326 milyon dolar gelirden 2024 yılında 61.1 milyar dolara ulaşıldı. 1923 de başlayan ve 1980’de ivme kazanan bacasız fabrika turizmin başarısı.
Turizm, milli gelire, ödemeler dengesine, istihdama ve ihracaata etkileri vardır. Turizm, gelirlerinin ihracata oranı yüzde 24’dür. Turizm 1.5 milyon kişiye iş imkanı sağlamaktadır. 1250 çeşit malın girdiği turizm, 60 yan sektöründe lokomotifi pozisyonundadır.
Turizm ekonomiye olduğu kadar sosyal ve kültürel hayatımızı da etkilemektedir.
Peki bu kadar önemli bir sektör de son durum ne?
2025’in ilk çeyreğindeki ziyaretçi sayısı şimdilik sektörü memnun etmemiş gibi; Bir önceki yıla göre yabancı ziyaretçi sayısında yüzde 5’lik düşüş var. Ocak-Mart döneminde Türkiye’ye 732 bin İranlı, 601 bin Rus, 572 bin Alman ve 303 bin İngiliz turist geldi.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy 2025 yılı hedef turist sayısını 65 milyon olarak açıkladı. Bakanın açıkladığı hedef bir önceki yıla göre 3 milyon 900 bin turist artışı anlamına geliyor. Aslında hedefi düşük tutmak bir ‘’endişenin’’ işareti mi?
O zaman sezon öncesi gelişmelere bakalım; 2025 sezonuna girerken 1133 turizm işletmesi kapandı. Bir önceki döneme oranla yüzde 5.6 artış var. Kapanan işletmeler de gerçek kişi işletmeleri yüzde 21 artış gösteriyor.
Turizm işletmecileri aylardır seslerini duyurmaya çalışıyor. Bodrum Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği Onursal Başkanı Serdar Karcılıoğlu, ‘’Otellerin hemen hemen hepsi sokakta dökülmüş satılık. 14 milyar doların üstünde borç batağı var. Türkiye’de 1 milyon 700 bine yakın turizm yatağı var bunun 4 bin 500’ü mühürlü durumda. Antalya ve Muğla bölgesinde Temmuz ayı sonu itibarıyla elde edilen rezervasyon sayısı yüzde 20’leri geçmiyor.’’ diye isyan ediyor.
Sektörün daha farklı kesimlerinde de sıkıntı büyük. İşte dile getirilen sıkıntıların bir kaçı:
-Maliyetlerin artış oranında döviz artmıyor,
-Yatırım için kaynak bulamıyoruz. Yenileme ve gelişim için bu şart,
-Şu andaki faizlerle kredi alıp yatırım yapılması mümkün değil,
- Eximbank veya dış kaynaklı kredilerin önü açılmalı.
- Riskler yüksek. Enflasyon ve döviz kuru baskısı var.
-İstihdam sorunu devam ediyor.
-Bölgede ülkeler arasında yaşanabilecek siyasi gerilimler.
İşte sektör temsilcileri de sezona bu endişelerle girdiler.
Acil tedbirler alınmaz ise 2025 Türk turizmi için kabus yılı olabilir.
Aslında Pandemi döneminden bugüne bu krizin sesleri vardı ama sesleri duyan yoktu.
Türkiye 9.5 trilyon dolar ve 2030 yılında 15.5 trilyon dolara çıkacak olan turizm ve seyahat ekosisteminde hakkı olan payı alabiliyor mu?
Bu sorunun cevabını rakamlarla vermek gerekli. Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre Dünya’da 205 ülke var. Türkiye, turizm de Fransa, İspanya, ABD, İtalya’dan sonra 6’ncı sırada yer alıyor. Bu sıra kötü değil ama Türkiye 2025 sezonunda yerini korumakta zorlanacak gibi görünüyor. Meksika, Çin, İngiltere ve Tayland hatta Yunanistan Türkiye’nin rakibi durumundalar. Pastadaki payımız azalma ihtimali yüksek.
O zaman ne yapmalıyız? diye akla bir soru geliyor. Bu sorunun cevabını yine sektör veriyor; ‘’Türkiye’nin teknolojideki gelişmeler ve artan rekabet turizminde yenilikçi olması şart. Bu nedenle 1982 yılındaki gibi Turizm Teşvik Kanunu günümüz şartlarına uyarlanarak çıkartılmalı.’’
Türkiye; 800 bin Kilometre kare alanı ile Avrupa ve Ortadoğu’daki en büyük ülkelerden biri, üç tarafı denizlerle çevrili ve 8 bin 300 kilometre kareden daha fazla sahil şeridine sahip, sayısız tarihi ve arkeolojik alanı ve zamanla çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmasından dolayı Dünya’nın en önemli konumlarından birine sahiptir. Tanıtım ve pazarlama da artık yeni döneme geçilmelidir. Çünkü sosyal, ekonomik ve politik değişimler turizmde yeni faktörleri öne çıkarmıştır.
Türk turizmi nereye koşuyor? diye sorduk. Cevabını bulabildiysek yazımızın da sonuna geldik demek ki!
O zaman yazıyı Emile Zola’nın güzel bir sözü ile bitirelim:
‘’Hiçbir şey zekayı seyahat etmek kadar geliştirmez’’