Dünyada gerçekleri yansıtan iki şey vardır; zaman ve rakam.

Herşey; zaman ve rakamla ortaya çıkar.

Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile bir yıllık icraat süresini doldurmaya ramak kala, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu ve Dokuz Eylül Gazetesi ekibi olarak bir araya geldik.

Sayın Başkan geçen süreci, “tecrübe kazandığım ve artık hazırım dediğim bir süreç oldu” diye değerlendiriyor.

Ben ise şöyle diyorum; büyükşehir belediyesinde el yordamıyla gidilen, mavi boncukların dağıtıldığı, kimi iletişim kazalarına yol açılan ancak bu arada doğru başlangıçların da gerçekleştiği bir yıl yaşadık.

Ve genellikle telaşı yüzüne yansıyan Başkan Soyer, bir yılın sonunda rahatlamış görünüyor.

Artık ne yapması gerektiğinden çok; neyi, hangi strateji ile yapabileceğini bilen bir başkan tavrından söz etmek mümkün.

Ulaşım, kent merkezi planlama, kültür, sanat ve tarım politikalarında yeni stratejler oluşturmak onu rahatlatmış.

Ama henüz netleştiremediği başlıklar da var; il siyaseti, kentin arka çeperlerinin gelişimine dair verdiği sözler, altyapı, yeni planlamalar, turizm ve İzmir’de yeni başkanın farkını ortaya koyacak bir değişim şu an için eksik gördüğüm noktalar.

Başkanı rahatlatmaya başlayan stratejilerden örneklere gelince; en önemsediğim iki girişimden söz edeyim. Halkın Bakkalı ve Masal Evleri...

Bir taşla birkaç kuş; halkın bakkalı;

İlk olarak gazetemiz Dokuz Eylül’de duyurduğumuz Halkın Bakkalı konsepti başlıyor.

İlk Halkın Bakkalı, yarın Kemeraltı'nda açılacak.

Bu proje ile neden bir taşla birkaç kuş vurulacağını şöyle izah edelim; arzu eden bakkallar büyükşehir belediyesine başvuracaklar. Kriterlere uygun olan dükkanlara, belediye market donanımı kazandıracak.

Temel gıda ürünleri bakkallara ekonomik fiyattan ulaştırılacak.

Projenin tarım alanındaki ayağı ise sözleşmeli üretim modeli ile kooperatifler olacak.

Yani belediye ürettirdiği temel tüketim ürünlerini mahalle bakkalları aracılığıyla, onları zincir marketlere dönüştürerek halka sunacak.

Kooperatiflere katkı sağlanırken, sözleşmeli tarım da bu yolla geliştirilecek.

Başkanlığa aday olduğu günlerde tanzim satış mağazaları açacağını söyleyen ancak sonrasında kolay olmadığını gören Başkan Soyer de bu yolla esnafın gönlünü alırken, temel tüketim ürünlerini halka ekonomik olarak sunma sözünü tutmuş olacak.

Diğer bir strateji ise masal evleri...

Kadınlara yeni iş olanakları ve meslek sağlayan, ön tarafta işyeri arka tarafta kreş formülünden oluşan masal evleri de doğrudan halka ulaşacak stratejilerden.

İsmini doğru bulmasam da bu proje daha büyük ölçeklerde pilot olarak birkaç semtte birden hayata geçirilirse özellikle dar gelirli semtlerde fark yaratır.

Aday olduğu günlerde iddiasının kentin çeperleri olacağını söyleyen Soyer bu iki proje ile fark yaratmaya başlayacak.

Ancak keşmekeş içerisinde yüzlerce semti olan, diz boyu sıkıntı çeken çeperler için yeni dönemde farklı projeler üretilmesi de gerekiyor.

Turizm projesi içine sinmemiş

İzmir’de son günlerin konusu Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmakta olan Urla-Çeşme Planı.

Malum, acele kamulaştırma projesi ile gündeme düşen, tepkiler artınca Bakan Mehmet Nuri Ersoy’un gerek Ankara’da gerek İzmir’de düzenlenen toplantılarda anlatmaya çalıştığı 9 bin 574 hektar alanda yapılacak Ege Turizm Merkezi- Çeşme Projesi’ni de konuştuk Başkan Soyer’le.

Bakan-başkan buluşması her ne kadar basına ılımlı sözlerle yansısa da yorumundan anlaşıldığı üzere proje bu haliyle Başkanın içine sinmemiş.

İlk neden su sorunu. Sorunun, bakanlığın tahmininden büyük olduğunu vurgulayan Başkan “Sayın Bakan’a golf tesisleri için Selçuk’u önereceğim” sözleriyle, İzmir’in elinde kalan deniz ve ormanın buluştuğu tek alanda yapılacak bu projeyi benimsemediğini ortaya koyuyor.

Bir İzmirli ve bölgede yaşayan biri olarak; emrivakiyle ortaya koyulacak, sonuçta binin üzerinde tesisin 49 yıllığına kurulmasına yol açacak ve geri dönüşümü olmayan bir proje yerine, Büyükşehir Belediyesi’yle birlikte pilot projeyle başlatılacak bir çalışmanın tercih edilmesi gerektiğine olan inancımı Başkan’la paylaşıyorum.

“İMF kapıda karşıladı”

2020 yılı bütçesi 8 milyar TL’yi bulan İzmir Büyükşehir Belediyesi, yeni yatırımlar için Ocak ayında yurtdışından yeni borçlanmalarda bulundu.

Her yıl rutin gerçekleşen bu borçlanmada bu yıl İzmir Büyükşehir Belediyesi daha rahattı. Öncelikli neden, Büyükşehir Belediyesi’nin kredibilitesinin Türkiye Cumhuriyeti'nden yüksek olması. Borçlanma turunda Washington’da IMF yetkililerinin kendilerini kapıda karşıladığını anlatıyor Başkan. Bu dönem büyükşehir belediyelerinin belki en büyük şansı yurtdışından rahat borçlanma. Ancak eldeki kaynaklar gittikçe daralıyor ve büyükşehir belediyelerinin payları azaltılıyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi bu yıl borçlanma sürecini rahat atlatsa da belediyenin gittikçe artan dış borç yükü de göz ardı edilmemeli.

Özetle...

İlk yıl gösteriyor ki; Başkan Tunç Soyer hizmetlerde eksik kalacağı tedirginliğini üzerinden atıyor ve strateji oluşturmaya başlamanın rahatlığına kavuşmuş fakat İzmir halkının kendisine tanıdığı kredinin önemli kısmını ilk yılda tükettiğinin de farkında.

İkinci yıla ise hizmetlerde iddiasını artıracağı izlenimi kadar başında sallanan hükümetin kılıcının tedirginliği ile girdiğini söylemek mümkün. İlk yılda getirdiği en büyük fark ise bize göre tevazu ve içtenliği.

Eğer oturduğu koltuktan kibir zehiri geçmezse artan umut dahi avantajdır.