Bir varmış, bir yokmuş, az gittik gitti diye başlar masallar...
Sanırım günümüz siyasetinde iktidar, vatandaşa durmadan böyle hitap ederek söze başlıyor.
Yani "masal" anlatarak!
İktidarın cılız bir sesle "Az zamanda çok işler başardık!" dediği anda muhalefet devreye girip "az denilen" zaman için iktidarın 20 yılı aşkın zamanı heba ettiğini, artık iktidarın ömrünü tükettiğini hatırlatıp "Sandığın yolunu" gösteriyor.
Anlayacağınız, iktidarın "Masal terapisi" yaptığı ifade ediliyor...
Eğitimciler göre durum değişik. Bakın ne diyorlar:
"Aslına bakarsanız çocuklar model olarak, örnekleme ile öğrenirler. Masal içindeki figürler, mesajlar, çocuğun öğrenme yaşantısında önemlidir. Özellikle mesaj içeren-eğitici değer taşıyan masallar gelişimi olumlu yönde destekler. Aile-çocuk iletişimini geliştirmeyi kolaylaştırır. Masallar, dil gelişimi, bilişsel gelişim, duygusal ve sosyal gelişimi desteklediği gibi, çocuğun hayal gücünü ve üretkenliğini geliştirir. Evrensel değerlerin kuşaklara taşınması, çocuğun iyi-kötü, doğru-yanlış kavramlarını öğrenmesi ve soyut kavramların gelişmesi açısından faydalıdır. "
Eğitimciler doğru söylüyor. Hepimiz böyle yetişmedik mi?
***
Dönelim günümüze.
Gençler, öğrenciler, üniversiteliler, eğitimciler, asgari ücretliler, emekliler sokaklara dökülmüş "Hak, hukuk, adalet" diye bağırıyorlar.
Öyle ya, halkın oyları ile seçilmişler makamlarından alınıp mahpus damlarına tıkılmış! Yerlerine "Kayyum" atanmış...
Öğrenciler adli kurumlarda, cezaevlerinde... Anneler adalet Saraylarının, cezaevlerinin önlerinde çocuklarının günlerdir çıkarıl masını bekliyorlar.
Amma ve de lakin masal terapileri devam ediyor; "Deve tellal, pireler berber iken" diye.
Peki mutlu son nerede?
Muhalefete göre "İktidar çıkmış kerevetine, onlar ermiş muradına!"
***
Bugünlerde sağlık kuruluşlarında bekleyenler içinde en uzun kuyruklar Asabiye Doktorları için oluşmaya başladığı ifade ediliyor.
Acaba hastaneleri dolduran bunca insanın hastalanmasının sebebi nedir?
Uzmanlara göre kirli havanın büyük şehirleri kararttığı gibi, 20.yüzyılın hastalıkları da insanı hemen öldürmeyip, hayatını karartan bir gölge gibi her an varlığını hissettirmektedir.
Yani günümüzün sorunu; Stres...
Stres konusunda Acar Baltaş ve Zühal Baltaş bakın ne diyor; " Toplumda bundan 40-50 yıl öncesi ile kıyaslanmayacak bir hareketlilik vardır. En alt düzeyden hayata başlayan birçok kimse , 5-10 yıl içinde en üst ekonomik basamaklara kadar tırmanabilmekte, çocukluk ve ilk gençlik yıllarında kağnı ve at arabası kullananlar, orta yaşlarında en lüks araç kullanır duruma gelebilmektedir. "
Evet gençler iş bulamamakta, pek çok işçi kadrodan çıkarılmakta, analar babalar çocuklarına gereken beslenmeyi ve eğitimi sağlayamamaktadırlar. İşte sokaklarda gençler bu yüzden "hak, hukuk, adalet" diye bağırmakta, dolayısı ile polisin engeli ile karşılaşıp adliyeye, hapishanelere sevk edilmektedir.
Ya bir toplumun kadınlarının taciz edilmesine, katledilmelerine ne dersiniz?
Bir elmanın iki yarısı gibi; kadın ve erkek, yaşamı tamamlayan, ona anlam katan, iki "olmazsa olmaz" kişiliktir.
Dedim ya, günümüzün sorunu stres...
Özet olarak, yakın duygusal ilişkiler kuramıyorsanız, hayattan zevk alamıyorsanız, üretken olamıyorsanız, işinizde başarılı değilseniz, bunların sebebi büyük ölçüde strestir.
Stresle başa çıkabilmenin yollarını arayanlar günümüzde asabiye, ruh ve sinir hastalıkları uzmanlarına terapi için koşmaktadır.
İşte muhalefetin dediği gibi, iktidar liderleri de vatandaşı adeta "Masal Terapi" ile tedavi etmektedir!
Bana sorarsanız, Acar Baltaş ve Zühal Baltaş'ın 10 yılda 80 bin baskı yapan "Stres ve Başa çıkma Yolları" kitabını okumanızı tavsiye ederim.
Ayrıca Judith Malika Lıberman'ın " Masal Terapi" kitabı da hayat yolculuğunda tılsımlı bir pusula olabilir.
***
Hemen şu dip notu ile yazıma noktayı koymak istiyorum; İçinde bulunduğumuz Mayıs ay çok hareketi geçmektedir. 1 Mayıs'tan sonra, 5-6 Mayıs'ta İzmir ve ilçe Belediyeleri Hıdırellez Şenlikleri ile vatandaşlara rahat bir nefes aldırmaya çalıştı. 2 gün sonra 11 Mayıs'ta Anneler Günün' de annelerimize en büyük saygılarımızı sunarak rahatlayacağız. Tabii ki, "Atatürk'ü Zübeyde Hanım'a, Cumhuriyeti Atatürk'e borçlu" olduğumuz bilinci ile saygıda kusur etmeyeceğiz.
19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Spor Bayramımız şimdiden kutlu olsun...
Sevgili okurlarım, haftaya daha huzurlu, daha umutlu yazılarda buluşmak üzere sevgilerimi sunuyorum.