Bir hafta aradan sonra, yeniden merhaba! İki hafta önce sayın seçmen vatandaşa seslenmiştik. Yerel seçimlere doludizgin gidiyoruz ve böylesi günlerde en çok “sayın kararsız seçmen vatandaş”ımızı merak ederim. Kimdir bu vatandaş, neye neden karar verememektedir? Seçimlere kadar hayata, ülkeye, kente ve onların geleceğine dair bir şey düşünmemiştir de, seçime üç gün kala mı düşünüp karar verecektir? Bu sevimli arkadaşın kararını belirleyecek olan nedir? Bir sihirli kelamla pırıl pırıl aydınlanmayı mı, iki mucize projeyle hayatının değişmesini mi, yoksa bir demokrasi kirliliği olan seçim rüşvetlerinden payına düşecek olanın açıklanmasını mı beklemektedir? Mesela en güzel şarkı söyleyene, en güzel takla atana, en güzel tekerleme söyleyene mi verecektir oyunu, bir bilsek de rahatlasak. Bu “kararsız”ın kararsızlığını belirleyen nedir, insan meraktan çatlayacak hale düşüyor.

“Ay adayları tanımıyorum” meali nazenin sızlanmalara dair düşüncelerimizi, önceki yazıda belirtmiştik ve sormuştuk: “Kardeşim eve gelin ya da damat mı seçiyorsun, kentin yönetimini emanet edeceğin insanı mı? Yine aynı yazıda, “Kimseye oy vermeyeceğim” kostaklanmasıyla dolaşanları anmış, bizi mahrum bırakacağı oydan dolayı üzüntümüzü belirtmiştik. Evet, elbette kafa bulmuştuk. Çünkü bu arkadaşların durumu artık, makaraya sarılacak haldedir ya, ne yazık ki kentlerin de, bu ülkenin de şaka kaldıracak hali kalmamıştır.

Bu köşenin okurları bilir, ne zaman söze “vatandaş” ya da “yurttaş”  diye başlasak hemen ekleriz: “Hak ve sorumluluk, yetki ve yükümlülük”. Söylenmeye çalışılan şudur: Vatandaşlık ya da yurttaşlık, ülkeye ve dayandığı temellere aidiyetten başlar. Gelmişini geçmişini bilmekle, mesela bir çiçeği kurusa üzülmekle, “Bana böyle bırakıldı, ben geleceğe nasıl bırakırım?” diye soracak ahlaka, algıya, bilince, sorumluluğa sahip olmakla gelişir. Devletle ilişkisi korkuya değil, güvene dayanır. Onu idare etsin, geliştirsin, halkına-yurttaşına bu değerlere uygun koşullar sağlasın diye seçtiği hükümetleri, bu hak ve sorumluluk içinde denetlemek ve sorgulamakla yükümlüdür. Çünkü çağdaş demokrasi budur. Biat, icazet, sadaka cenderesine boyun eğmek, medet ummak, ağlaşmak, aklını kurnazlığa kurban vermek yurttaşlıktan vaz geçmektir. Bu durum, yerel yönetim-kentli ilişkisi için de aynen geçerlidir.

Sayın kararsız seçmen arkadaşımız, bu bilinç olgunluğuyla mı kararsızdır? Böylesine bir olgunluk, kararsızlık illetine tutulur mu? Galiba çözüm, ne verecek değil, ne istiyorum sorusuyla başlayacak.